İçeriğe geç

İçindekiler kısmına geç

15. BÖLÜM

Tapınma Özgürlüğü Mücadelesi

Tapınma Özgürlüğü Mücadelesi

BU BÖLÜMDE

Mesih, yasal olarak tanınma ve Tanrı’nın kanununa uyma hakkını elde etme mücadelelerinde takipçilerine nasıl yardım etti?

1, 2. (a) Tanrı’nın Krallığının vatandaşı olduğunuzu kanıtlayan nedir? (b) Yehova’nın Şahitleri neden bazen dinsel özgürlükleri için mücadele etmek zorunda kaldı?

 SİZ de Tanrı’nın Krallığının bir vatandaşı mısınız? Eğer Yehova’nın bir Şahidiyseniz kesinlikle öylesiniz! Peki, Krallığın vatandaşı olduğunuzu neyle kanıtlarsınız? Kimlik, pasaport gibi bir resmi belgeyle değil, Yehova Tanrı’ya tapınma tarzınızla. Gerçek tapınma sadece inandıklarınızı değil yaptıklarınızı da kapsar. Başka sözlerle Tanrı’nın Krallığının kanunlarına itaatiniz de söz konusudur. Tapınmamız hepimizin yaşamının her yönünü etkiler; çocuklarımızı yetiştirme tarzımız, hatta bazı sağlık sorunları karşısındaki tutumumuz bile buna dahildir.

2 Bununla birlikte, yaşadığımız dünyada, bizim çok değer verdiğimiz bu vatandaşlığa ve onun gereklerine her zaman saygı duyulmuyor. Bazı hükümetler tapınmamızı kısıtlamaya, hatta tamamen ortadan kaldırmaya çalıştı. Kral Mesih’in vatandaşları, onun kanunlarına uygun yaşayabilme özgürlüğünü elde etmek için zaman zaman mücadele vermek zorunda kaldılar. Bu şaşırtıcı mı? Hayır. Kutsal Kitap devirlerinde de Yehova’nın halkı tapınma özgürlüğünü elde etmek için sık sık mücadele etmek zorunda kalmıştı.

3. Kraliçe Ester’in zamanında Tanrı’nın halkı hangi mücadeleyi verdi?

3 Örneğin, Kraliçe Ester’in zamanında Tanrı’nın halkı sırf hayatta kalabilmek için mücadele etmek zorunda kalmıştı. Kötü niyetli biri olan Başvezir Haman, “Kanunları diğer tüm halklarınkinden farklı” olduğu gerekçesiyle, Pers Kralı Ahaşveroş’a topraklarında yaşayan tüm Yahudileri katletmesini önerdi (Est. 3:8, 9, 13). Yehova kullarını terk etti mi? Hayır. Ester ve Mordekay Tanrı’nın halkını koruması için Pers kralına başvurduğunda, Yehova onların çabalarının başarılı olmasını sağladı (Est. 9:20-22).

4. Bu bölümde neyi ele alacağız?

4 Ya günümüz için ne denebilir? Önceki bölümde gördüğümüz gibi bu dünyanın yetkilileri zaman zaman Yehova’nın Şahitlerine muhalefet etti. Bu bölümde böyle yönetimlerin tapınmamıza kısıtlamalar getirmek üzere başvurdukları bazı yolları ele alacağız. Üç alan üzerinde genel olarak duracağız: (1) Teşkilat olarak var olma ve tapınmamızı kendi seçimimiz doğrultusunda sürdürme hakkımız (2) Kutsal Kitap ilkeleriyle uyumlu bir tıbbi tedaviyi seçme özgürlüğümüz ve (3) ebeveyn olarak çocuklarımızı Yehova’nın standartlarına göre yetiştirme hakkımız. Mesih’in yönetimindeki Krallığın vefalı vatandaşlarının, değerli vatandaşlıklarını korumak için bu alanların her birinde nasıl yiğitçe mücadele verdiğini ve hangi güzel sonuçları elde ettiğini göreceğiz.

Yasal Olarak Tanınmak ve Temel Özgürlükler İçin Mücadelemiz

5. Yasal olarak tanınmak gerçek Hıristiyanlara hangi kolaylığı sağlar?

5 Yehova’ya tapınabilmek için yeryüzündeki hükümetler tarafından yasal olarak tanınmamıza gerek var mı? Hayır; ancak yasal olarak tanındığımızda tapınmamızı daha kolay sürdürebiliriz. Örneğin kendi ibadet ya da kongre salonlarımızda toplanabilir, Kutsal Kitaba dayalı yayınları basabilir veya yurtdışından getirtebilir ve komşularımızla iyi haberi bir engelle karşılaşmadan, açıkça paylaşabiliriz. Birçok ülkede Yehova’nın Şahitleri olarak resmen tanındık ve başka dinlerin sahip olduğu tapınma özgürlüğüne ve yasal haklara sahibiz. Peki, hükümetler bizi resmen tanımayı reddettiklerinde ya da temel özgürlüklerimizi kısıtlamaya çalıştıklarında ne oldu?

6. Yehova’nın Şahitleri 1940’ların başında Avustralya’da hangi zorlukla karşılaştı?

6 Avustralya. 1940’ların başında Avustralya genel valisi savaş halindeki ülkesi için inancımızın “sakıncalı” sayıldığını bildirdi. İşimize yasak konuldu. Şahitler serbestçe toplanamadılar ve duyuru faaliyetinde bulunamadılar. Beytel kapatıldı ve İbadet Salonlarına el kondu. Kutsal Yazılara dayalı yayınlarımıza sahip olmak bile yasaklandı. Avustralya’daki Şahitler faaliyetlerini birkaç yıl gizlice sürdürdükten sonra sonunda rahata kavuştu. 14 Haziran 1943’te Avustralya Yüksek Mahkemesi yasağı kaldırdı.

7, 8. Kardeşlerimizin Rusya’da tapınma özgürlüğü için yıllardır sürdürdüğü mücadeleyi anlatın.

7 Rusya. Komünist yönetim sırasında Yehova’nın Şahitleri yıllarca yasak altında yaşadıktan sonra nihayet 1991’de resmi kayıtlara geçtiler. Eski Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra ise, 1992’de Rusya Federasyonu’nda yasal olarak tanındık. Ancak çok geçmeden, sayımızın hızla artması karşısında özellikle Rus Ortodoks Kilisesiyle bağlantılı bazı muhalifler çok sinirlendiler. Muhalefet edenler 1995 ile 1998 yılları arasında Yehova’nın Şahitleri aleyhinde ardı ardına beş suç duyurusunda bulundular. Savcı her seferinde suç işlendiğine dair bir delil bulunmadığı sonucuna vardı. Kararlı muhalifler bunun üzerine 1998’de kamu davası açılması için başvurdular. Şahitler başta davayı kazandı, ancak muhalifler kararı reddetti ve Şahitler 2001 Mayıs’ında temyizde kaybettiler. O yılın Ekim ayında yeniden yargı süreci başladı, sonuçta 2004 yılında Şahitlerin Moskova’da kullandığı yasal kurumun tasfiyesine ve faaliyetlerinin yasaklanmasına karar verildi.

8 Bunun ardından bir zulüm dalgası geldi (2. Timoteos 3:12’yi okuyun). Şahitler sataşma ve saldırılarla karşılaştı. Dini yayınlarına el kondu, ibadet yerleri kiralamaları ve inşa etmeleri büyük ölçüde kısıtlandı. Kardeşlerimizin bu zorluklar karşısında neler hissettiğini düşünün. Şahitler 2001 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu ve 2004’te Mahkemeye davayla ilgili ek bilgi sundular. 2010’da AİHM davayı karara bağladı. Mahkeme, Rusya’nın Şahitlere getirdiği yasaklamaların ardında dinsel hoşgörüsüzlüğün yattığını açıkça gördü ve herhangi bir Şahidin eyleminin suç teşkil ettiğine dair bir kanıt bulunmadığından alt mahkemelerin kararlarını savunmak için geçerli bir neden olmadığına hükmetti. Yasağın Şahitleri yasal haklarından yoksun bırakmak amacıyla tasarlandığına dikkat çekti. Mahkeme, kararında Şahitlerin din özgürlüğünü savundu. Rus yetkililerden bir kısmı AİHM hükmüne uymadıysa da böyle hukuki zaferler Tanrı’nın bu ülkedeki toplumuna cesaret veriyor.

Titos Manoussakis (9. paragrafa bakın)

9-11. (a) Yehova’nın toplumu Yunanistan’da bir arada tapınma özgürlüğü için nasıl mücadele verdi? (b) Hangi sonuçlar elde edildi?

9 Yunanistan. 1983’te Titos Manoussakis, Heraklion’da (Girit) Yehova’nın Şahitlerinin küçük grubunun ibadet için toplanabileceği bir oda kiraladı (İbr. 10:24, 25). Ancak çok geçmeden bir Ortodoks papaz Şahitlerin orayı İbadet için kullanmalarını protesto ederek emniyet yetkililerine şikâyet dilekçesi verdi. Bunun için gösterdiği tek gerekçe Şahitlerin inançlarının Ortodoks Kilisesinden farklı olmasıydı! Yetkililer Titos Manoussakis ve o şehirde oturan üç Şahit hakkında adli işlem başlattı. Onlar para cezasına ve iki ay hapse mahkûm edildi. Şahitler Tanrı’nın Krallığının vefalı vatandaşları olarak mahkemenin verdiği hükmün tapınma özgürlüğünü çiğnediğini düşündüklerinden davalarını ülkedeki üst mahkemelere götürdüler ve en sonunda AİHM’e başvurdular.

10 Nihayet 1996’da AİHM pak tapınmanın muhaliflerine beklenmedik bir darbe indirdi. Mahkeme “Yehova’nın Şahitlerinin Yunan kanunlarının güvencesi altındaki ‘bilinen din’ olarak tanımlanan dinler kapsamına girdiğini” belirtti ve alt mahkeme kararlarının “başvuru sahiplerinin din özgürlüğünü doğrudan etkilediğine” dikkat çekti. Mahkeme ayrıca, Yunan hükümetinin “dini inançların ya da onların ifade edilme tarzlarının meşru olup olmadığına karar verme” konumunda bulunmadığı görüşünü bildirdi. Böylece Şahitler hakkında verilen hükümleri bozdu ve tapınma özgürlüklerini savundu.

11 Bu zafer Yunanistan’daki sorunları halletti mi? Ne yazık ki hayır. Kassandreia’da benzer bir dava 12 yıl süren bir hukuk mücadelesinin ardından nihayet 2012’de sonuca bağlandı. Bu davada muhalefeti körükleyen bir Ortodoks piskopostu. Yunanistan’ın en yüksek idari mahkemesi olan Devlet Şûrası davayı Yehova’nın toplumunun lehine sonuca bağladı. Kararda Yunanistan anayasasının din özgürlüğünü güvence altına aldığı belirtildi ve Yehova’nın Şahitlerinin bilinen bir din olmadığı şeklindeki tekrarlanan suçlamaların haklı olmadığı gösterildi. Mahkeme şunları belirtti: “Yehova’nın Şahitlerinin öğretileri gizli değildir, dolayısıyla onların dini bilinen bir dindir.” Kassandreia’daki küçük cemaatin üyeleri artık kendi İbadet Salonlarında toplanabilmenin mutluluğunu yaşıyor.

12, 13. (a) Fransa’da muhalifler nasıl “kanun yoluyla kötülük” etmeye çalıştılar? (b) Sonuç ne oldu?

12 Fransa. Tanrı’nın toplumunun bazı muhalifleri “kanun yoluyla kötülük” etme taktiğini uyguladı (Mezmur 94:20’yi okuyun). Örneğin, 1990’ların ortalarında Fransa’daki vergi daireleri, Yehova’nın Şahitlerinin yasal kurumlarından biri olarak Fransa’da faaliyet gösteren Association Les Témoins de Jéhovah’nın (ATJ) hesaplarını denetlemeye başladı. Bütçe bakanının şu sözleri bu denetimin gerçek amacını ortaya koydu: “Denetim, tasfiye kararıyla ya da adli işlemlerle sonuçlanabilir. . . . . Bu da büyük ihtimalle derneğin çalışmalarını aksatacak ve topraklarımızdaki faaliyetini durdurmaya zorlayacak.” Denetim sonucunda hiçbir usulsüzlük saptanmadıysa da, vergi daireleri ATJ’den faaliyetini felce uğratacak büyüklükte bir vergi talep etti. Bu taktik başarılı olduğu takdirde kardeşlerin muazzam miktardaki vergiyi ödeyebilmek için Büroyu kapatıp binaları satmaktan başka seçeneği kalmayacaktı. Tanrı’nın toplumu bu ağır darbeye rağmen pes etmedi. Şahitler bu haksız muameleye itirazlarını gayretle sürdürdüler, sonunda 2005’te dava AİHM’e sunuldu.

13 Mahkeme 30 Haziran 2011’de hükmünü verdi. Hükümde devletin, olağanüstü durumlar dışında, dini inançlar ya da bunların ifade edilmesi hakkında yasal açıdan bir değerlendirme yapamayacağı, bunun din özgürlüğünü çiğnemek anlamına geleceği belirtildi. Mahkeme, “Vergilendirme . . . . dernek için vazgeçilmez olan maddi kaynakları kesintiye uğratmış, bunun sonucunda destekçilerinin ibadetlerini özgürce yerine getirmelerinin fiilen engellenmesine yol açmıştır” diye ekledi. Mahkeme oybirliğiyle Yehova’nın Şahitlerinin lehine karar verdi. Sonunda Fransız hükümeti ATJ’ye koyduğu vergiyi faiziyle birlikte geri ödedi ve Mahkeme emrine uyarak Büro binalarına koyduğu haczi kaldırdı; bu da Yehova’nın toplumunu çok sevindirdi.

Şu sıralarda hukuken haksızlıklara uğrayan iman kardeşleriniz için dua etmeyi sürdürebilirsiniz

14. Tapınma özgürlüğü mücadelesinde sizin nasıl payınız olabilir?

14 Eski zamanda yaşamış Ester ve Mordekay gibi bugün de Yehova’nın toplumu tapınma özgürlüğü için O’nun emrettiği tarzda mücadele ediyor (Est. 4:13-16). Sizin de bu mücadelede payınız olabilir mi? Evet. Şu sıralarda hukuken haksızlıklara uğrayan iman kardeşleriniz için dua etmeyi sürdürebilirsiniz. Böyle dualar zulümle ve zorluklarla karşılaşan kardeşlerimize gerçekten çok yardımcı olabilir (Yakup 5:16’yı okuyun). Yehova böyle dualar üzerine harekete geçer mi? Mahkemelerde kazandığımız zaferler bunu kesinlikle yaptığını gösteriyor! (İbr. 13:18, 19).

İnançlarımıza Aykırı Olmayan Tedavileri Seçme Hakkı

15. Tanrı’nın toplumu kanın kullanımı konusunda hangi etkenleri dikkate alır?

15 Tanrı’nın Krallığının vatandaşları, 11. bölümde belirtildiği gibi Kutsal Yazılarda verilen açık rehberliği kabul ederek, günümüzde yaygın olan eğilimin aksine kan kullanmaktan kaçınır (Başl. 9:5, 6; Lev. 17:11; Elçiler 15:28, 29’u okuyun). Kan naklini kabul etmemekle birlikte Tanrı’nın yasalarıyla çelişmediği sürece kendimiz ve sevdiklerimiz için mümkün olan en iyi tedavinin yapılmasını isteriz. Birçok ülkede yüksek mahkemeler kişilerin, dini inançları ve vicdanları gereği bir tıbbi tedaviyi seçme ya da reddetme hakkı olduğunu kabul etmiştir. Ancak bazı ülkelerde Tanrı’nın toplumu bu konuda aşılmaz gibi görünen engellerle karşılaşmıştır. Şimdi bazı örnekleri ele alalım.

16, 17. (a) Japonya’da bir hemşireye nasıl bir tedavi uygulandı? (b) Hemşirenin duaları nasıl cevaplandı?

16 Japonya. 63 yaşındaki Misae Takeda adlı ev hanımının büyük bir ameliyat geçirmesi gerekiyordu. Tanrı’nın Krallığının vefalı bir vatandaşı olduğundan, doktora tedavisinin kansız yapılmasını istediğini belirtti. Ancak aylar sonra ameliyatı sırasında kendisine kan verildiğini öğrenince çok sarsıldı. Misae hemşire aldatıldığını ve kişilik haklarının çiğnendiğini düşünüyordu; bu yüzden de Haziran 1993’te doktorlara ve hastaneye dava açtı. Bu kendi halinde, tatlı dilli kadının sarsılmaz bir imanı vardı. Gücü iyice azalmış olmasına rağmen, izleyicilerle dolu mahkeme salonunda bir saatten fazla tanık kürsüsünde kalarak cesurca şahitlik etti. Ölmeden bir ay önce bile yine hâkim önüne çıktı. Hemşirenin imanı ve cesareti karşısında hayranlık duymuyor muyuz? Misae hemşire verdiği mücadeleyi desteklemesi için sürekli Yehova’ya dua etmişti. O, dualarının cevaplanacağından emindi. Gerçekten öyle oldu mu?

17 Misae hemşire öldükten üç yıl sonra Japonya Yüksek Mahkemesi, isteğini açıkça beyan etmesine rağmen hemşireye kan verilmesinin yanlış olduğunu kabul ederek onun lehine karar verdi. 29 Şubat 2009 tarihli karara göre, bu tür durumlarda “karar verme hakkı kişilik haklarından biri olarak kabul edilmeli ve buna saygı gösterilmelidir.” Misae hemşire Kutsal Kitaba göre eğittiği vicdanı doğrultusunda bir tedavi seçme özgürlüğü uğruna büyük bir kararlılıkla mücadele etti. Bu sayede artık Japonya’daki kardeşler zorla kan nakli yapılma korkusu olmadan tedavi görebiliyorlar.

Pablo Albarracini (18-20. paragraflara bakın)

18-20. (a) Arjantin’deki temyiz mahkemeleri kişinin tıbbi bir belge doldurarak kan naklini reddetme hakkını nasıl savundu? (b) Kanın kötüye kullanımı konusunda Mesih’in önderliğine boyun eğdiğimizi nasıl gösterebiliriz?

18 Arjantin. Krallığın vatandaşları kendileriyle ilgili tıbbi bir karar verilmesi gerektiğinde bilinçsiz durumda olma ihtimaline karşı nasıl hazırlıklı olabilir? Böyle durumlar için bizim adımıza konuşacak bir yasal belgeyi üzerimizde taşıyabiliriz. Pablo Albarracini de böyle yaptı. Pablo birader 2012 yılının Mayıs ayında bir silahlı soygun girişimi sırasında birkaç yerinden vuruldu. Hastaneye getirildiğinde bilincini kaybetmişti, dolayısıyla kan nakliyle ilgili tavrını açıklayacak durumda değildi. Ancak üzerinde dört yıl önce eksiksiz şekilde doldurup imzaladığı bir Tıbbi Belge vardı. Durumu ciddi olmasına ve bazı doktorların Pablo’nun hayatını kurtarmak için kan verilmesi gerektiğini düşünmesine rağmen, sağlık ekibi onun arzusuna uymaya razı oldu. Ancak, Pablo’nun babası Yehova’nın Şahidi değildi ve oğlunun isteğinin aksi yönünde bir mahkeme emri çıkarttı.

19 Pablo’nun eşine vekâlet eden avukat derhal temyize başvurdu. Temyiz mahkemesi birkaç saat içinde alt mahkemenin emrini bozdu ve hastanın tıbbi belgede dile getirdiği isteğine saygı duyulması gerektiğine karar verdi. Pablo’nun babası Arjantin Yüksek Mahkemesine başvurdu. Ancak Yüksek Mahkeme Pablo’nun tıbbi belgesinde, kan naklini reddeden talimatının “bilinçli, planlı ve özgürce ifade edildiğine dair bir kuşkuya yer olmadığına” karar verdi. Mahkeme şöyle dedi: “Karar verme ehliyetine sahip her yetişkin sağlığını ilgilendiren talimatlar verebilecek, belirli tıbbi tedavileri kabul ya da reddedebilecek durumdadır. . . . . Hastayla ilgilenen doktor bu talimatları kabul etmelidir.”

Siz kendi Tıbbi Belgenizi doldurdunuz mu?

20 Pablo birader artık tamamen iyileşti. O ve eşi zamanında tıbbi belgeyi doldurmuş oldukları için mutlular. Birader bu basit ama çok önemli adımı atmakla Tanrı’nın Krallığında hüküm süren Mesih’e boyun eğdiğini gösterdi. Siz ve aileniz de benzer önlemler aldınız mı?

April Cadoreth (21-24. paragraflara bakın)

21-24. (a) Kanada Yüksek Mahkemesi reşit olmayan çocuklara kan nakliyle ilgili hangi dikkate değer kararı verdi? (b) Bu karar Yehova’nın genç kullarını nasıl cesaretlendirebilir?

21 Kanada. Genel olarak mahkemeler anne babanın çocukları için en iyi tıbbi tedaviyi seçme hakkı olduğunu kabul eder. Bazen de mahkemeler reşit olmamakla birlikte karar verebilecek olgunlukta olan çocuklara tıbbi tedavi konusunda karar verme hakkı tanınması gerektiğine hükmetmiştir. April Cadoreth adlı kızın durumunda böyle olmuştu. April 14 yaşındayken ciddi bir iç kanama nedeniyle hastaneye yatırıldı. O, birkaç ay önce kendi adına bir Tıbbi Belge doldurarak acil durumda bile kan nakli yapılmaması yönünde yazılı talimat vermişti. Hastanedeki doktor April’ın açıkça belirttiği bu isteğini göz ardı ederek ona kan vermek için mahkeme emri çıkarttı. Böylece April’a zorla üç ünite eritrosit süspansiyonu nakledildi. April yaşadığı bu olayı daha sonra tecavüze uğramaya benzetti.

22 April ve anne babası adil bir karar verilmesi için mahkemelere başvurdular. İki yıl sonra dava Kanada Yüksek Mahkemesine geldi. April anayasaya aykırılık yönündeki itirazını teknik olarak kaybettiyse de, mahkeme davayla ilgili masraflarının ödenmesine karar verdi; ayrıca onun ve onun gibi reşit yaşta olmayan ancak kendi tedavilerine karar verme haklarını kullanmak isteyen olgun çocukların lehine hüküm verdi. Hükümde şunlar belirtildi: “Yeterli ölçüde bağımsız düşündüğünü ve karar verebilecek olgunlukta olduğunu göstermesi halinde, 16 yaş altı gençlerin belirli bir tıbbi tedavi kararıyla ilgili görüşlerini ortaya koymalarına izin verilmelidir.”

23 Bu dava Yüksek Mahkemenin karar verebilecek olgunluktaki çocukların anayasal haklarını ele alması açısından önemlidir. Bu hüküm verilmeden önce Kanada’da yasalara göre reşit olmayan, yani 16 yaşından küçük bir çocuğun durumunda, mahkeme belirli bir tedavinin çocuk için en iyisi olduğunu düşündüğü sürece onun uygulanması için yetki verebiliyordu. Ancak bu karardan sonra hiçbir mahkeme 16 yaşından küçük bir çocuğa kendi kararını verebilecek olgunlukta olduğunu kanıtlama fırsatı tanımadan, onun isteğiyle çelişen bir tedavi uygulanması için yetki veremedi.

“Yehova’nın adının yüceltilmesinde ve Şeytan’ın yalancı olduğunun kanıtlanmasında küçük bir payım olduğunu bilmek beni gerçekten mutlu ediyor”

24 Üç yıl süren bu hukuk mücadelesine değdi mi? April “Evet!” diyor. O şimdi gayet sağlıklı ve daimi öncü olarak hizmet ediyor. “Yehova’nın adının yüceltilmesinde ve Şeytan’ın yalancı olduğunun kanıtlanmasında küçük bir payım olduğunu bilmek beni gerçekten mutlu ediyor” diyor. April’ın deneyimi gençlerimizin gerçekten Tanrı’nın Krallığının vatandaşları olduklarını kanıtlamak üzere cesaretle tavır alabildiklerini gösteriyor (Mat. 21:16).

Çocukları Yehova’nın Standartlarına Göre Yetiştirme Özgürlüğü

25, 26. Boşanmanın ardından bazen hangi durumlar baş gösterebilir?

25 Yehova, çocukları O’nun standartlarına göre yetiştirme sorumluluğunu anne babalara vermiştir (Tekr. 6:6-8; Efes. 6:4). Bu zaten zor bir görevdir, fakat anne babanın boşanması durumunda daha da zorlaşabilir. Ebeveynlerin çocuk yetiştirmekle ilgili görüşleri tamamen farklı olabilir. Örneğin bir Şahit, çocuğunu Kutsal Kitabın standartlarına göre yetiştirmesi gerektiğinden emindir, oysa Şahit olmayan ebeveyn bu görüşe katılmayabilir. Kuşkusuz Şahit ebeveyn, boşanma evlilik ilişkisini bitirse bile eski eşinin anne ya da baba olarak çocuklarıyla ilişkisinin devam ettiğini kabul etmeli ve buna saygı duymalıdır.

26 Şahit olmayan ebeveyn, çocuğunun ya da çocuklarının dini eğitimlerini kendi kontrolünde tutmak amacıyla velayet davası açabilir. Bazıları Yehova’nın Şahidi olarak yetiştirilmesinin çocuğa zarar vereceğini öne sürebilir. Onlar, çocuklarının doğum günü ve bayram kutlamalarından ve sağlıkla ilgili acil durumlarda “hayat kurtaran” kan naklinden yoksun bırakılacağını söyleyebilir. Neyse ki, çoğu mahkeme ebeveynlerden birinin dininin zararlı olup olmadığını değil de çocuk için en iyisinin ne olduğunu ele alıyor. Bazı örneklere bakalım.

27, 28. Ohio Yüksek Mahkemesi Yehova’nın Şahidi olarak yetiştirilmesinin çocuğa zarar vereceği iddiasına nasıl cevap verdi?

27 Amerika Birleşik Devletleri. 1992’de Ohio Yüksek Mahkemesine bir dava geldi. Şahit olmayan bir baba, küçük oğlunun Yehova’nın Şahidi olarak yetiştirildiği takdirde zarar göreceği iddiasındaydı. Alt mahkeme bu iddiayı kabul ederek velayeti babaya vermişti. Anne Jennifer Pater’a çocuğu ziyaret hakkı verilmiş, ancak “herhangi bir şekilde Yehova’nın Şahitlerinin inançlarını öğretmemesi ya da çocuğu bunlara maruz bırakmaması” şart koşulmuştu. Alt mahkemenin bu emri o kadar kapsamlıydı ki, Jennifer hemşirenin oğlu Bobby ile Kutsal Kitap ya da ahlak standartları hakkında konuşamayacağı şeklinde bile yorumlanabilirdi. Hemşirenin duygularını tahmin edebilirsiniz; perişan olmuştu. Jennifer böylece sabırlı olmayı ve harekete geçmesi için Yehova’yı beklemeyi öğrendiğini söylüyor. “Yehova her zaman yanımdaydı” diyor. Yehova’nın teşkilatının yardımıyla avukatı temyiz için Ohio Yüksek Mahkemesine başvurdu.

28 Mahkeme, alt mahkemenin görüşüne katılmadı; verilen hükümde “Çocuklarını eğitmek ebeveynlerin temel hakkıdır ve bu kendi ahlaki ve dini değerlerini onlara anlatmayı da içerir” dendi. Ayrıca, Yehova’nın Şahitlerinin benimsediği değerlerin çocuğun fiziksel ve zihinsel sağlığına zarar verdiği kanıtlanmadığı sürece, mahkemenin ebeveynin dinine bakarak onun velayet hakkını kısıtlama yetkisi olmadığı belirtildi. Mahkeme Şahitlerin dini inançlarının çocuğun zihinsel ve fiziksel sağlığını olumsuz etkileyeceğine dair bir kanıt bulunmadığı sonucuna vardı.

Birçok mahkeme velayet hakkı konusunda Şahit ebeveynin lehine karar verdi

29-31. (a) Danimarka’daki bir hemşire kızının velayetini neden kaybetti? (b) Danimarka Yüksek Mahkemesi bu konuda nasıl karar verdi?

29 Danimarka. Anita Hansen, eski kocası yedi yaşındaki kızları Amanda’nın velayetini almak için dava açtığında benzer bir zorluk yaşadı. Bölge mahkemesi 2000 yılında velayeti Anita hemşireye verdi; ancak Amanda’nın babası üst mahkemeye başvurdu, mahkeme de önceki kararı bozarak velayeti babaya verdi. Üst mahkeme gerekçe olarak, dini inançları nedeniyle anne babanın yaşam görüşlerinin uyuşmadığını ve kızının nasıl yetiştirileceğine babanın karar vermesinin daha uygun olduğunu belirtti. Dolayısıyla Anita hemşire aslında Yehova’nın Şahidi olduğu için Amanda’nın velayetini kaybetmiş oldu.

30 Anita hemşire bu zorlukları yaşarken bazen o kadar kaygılanıyordu ki nasıl dua edeceğini bilemiyordu. Şöyle diyor: “Fakat Romalılar 8:26 ve 27 ayetlerindeki düşünceler beni çok rahatlattı. Yehova’nın ne demek istediğimi her zaman anladığını hissettim. Gözü üzerimdeydi, beni hiç bırakmadı” (Mezmur 32:8 ve İşaya 41:10’u okuyun).

31 Anita hemşire temyiz için Danimarka Yüksek Mahkemesine başvurdu. Mahkeme verdiği hükümde şunları belirtti: “Velayet meselesinde karar çocuk için neyin en iyi olacağıyla ilgili sağlıklı bir değerlendirmeye dayanılarak verilecektir.” Sonra, Mahkeme velayetle ilgili kararın Yehova’nın Şahitlerinin “öğretileri ve duruşlarına” bakılarak değil aralarında uyuşmazlık nedeni olan konularda ebeveynlerden her birinin nasıl davrandığına bakılarak verilmesi gerektiğini savundu. Anita hemşire, Mahkemenin ebeveyn olarak kendisinin uygun durumda olduğuna hükmetmesi ve Amanda’nın velayetini ona vermesi üzerine çok rahatladı.

32. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ayrımcılık karşısında Şahit ebeveynleri nasıl korudu?

32 Çeşitli Avrupa ülkeleri. Bazı durumlarda çocukların velayetiyle ilgili hukuki anlaşmazlıklar ülkenin en yüksek mahkemelerinin de ötesine taşındı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de bu meseleyi ele aldı. AİHM iki ayrı davada alt mahkeme olan ulusal mahkemelerin Şahitlere ve Şahit olmayanlara sadece dinleri nedeniyle farklı muamele ettiğini kabul etti. AİHM bu muameleyi ayrımcılık olarak niteledi ve “yalnızca din farklılığını temel alan bir ayrım kabul edilemez” şeklinde hükmetti. AİHM’in verdiği böyle bir karardan yararlanan bir anne duyduğu rahatlamayı dile getirerek şöyle dedi: “Çocuklarıma zarar vermekle suçlanmak beni çok yaralamıştı; oysa tüm çabam onlara kendileri için en iyisi olduğunu düşündüğüm eğitimi, Kutsal Kitabın eğitimini vermekti.”

33. Şahit ebeveynler Filipililer 4:5’teki ilkeyi nasıl uygulayabilir?

33 Kutsal Kitabın standartlarını çocuklarına aşılama hakları hukuken engellenmeye çalışıldığında, Şahit ebeveyn elbette makul bir tutum göstermek için çaba harcar (Filipililer 4:5’i okuyun). Çocuklarını Tanrı’nın yolunda yetiştirme hakkına değer verir. Bununla birlikte, Şahit olmayan tarafın da istediği takdirde ebeveyn olarak sorumluluğu paylaşabileceğinin farkındadır. Peki, bir Şahit çocuğunu yetiştirme sorumluluğunu ne kadar ciddiye alır?

34. Bugün Hıristiyan anne babalar Nehemya’nın zamanındaki Yahudileri nasıl örnek alabilir?

34 Nehemya’nın zamanında yaşanmış bir olaydan çok şey öğrenebiliriz. Yahudiler Yeruşalim surlarını onarmak ve yeniden inşa etmek üzere çok çalışıyordu. Bunu yaparak kendilerini ve ailelerini çevrelerindeki düşman milletlerden koruyacaklarını biliyorlardı. Bu nedenle Nehemya onlara şu tembihte bulundu: “Kardeşleriniz, oğullarınız, kızlarınız, eşleriniz ve evleriniz için savaşın” (Neh. 4:14). Yahudiler için bu bir mücadele gerektirse de, harcayacakları her çabaya değerdi. Bugün de Yehova’nın Şahidi olan ebeveynler çocuklarını hakikat yolunda yetiştirmek için çok çaba harcıyor. Onlar çocuklarının okulda ve yaşadıkları çevrede sağlıksız etkilerin bombardımanı altında olduklarını biliyor. Bu tür etkiler medya aracılığıyla evimize bile sızabilir. Anne babalar, şunu hiç unutmayın, büyük bir mücadele gerektirse de, oğullarınıza ve kızlarınıza ruhen gelişebilecekleri güvenli bir ortam sağlamak için harcadığınız her çabaya değer.

Yehova’nın Hakiki Tapınmayı Desteklediğine Güvenin

35, 36. (a) Hukuki haklarımızla ilgili mücadelemizin sonucunda Yehova’nın Şahitleri olarak hangi yararları gördük? (b) Hangi konuda kararlıyız?

35 Yehova günümüzdeki teşkilatının özgürce tapınmak için verdiği mücadeleyi gerçekten destekledi. Tanrı’nın toplumu bu tür hukuki meseleler için mücadele ederek çoğu kez mahkemelerde ya da pek çok kişinin önünde etkili bir şahitlikte bulunabildi (Rom. 1:8). Aynı zamanda kazanılan hukuksal zaferlerden birçoğu o ülkedeki diğer insanlara da vatandaşlık hakları açısından yarar sağladı. Bununla birlikte Tanrı’nın toplumu olarak biz sosyal reformlar peşinde değiliz; kendi haklılığımızı kanıtlamakla da ilgilenmiyoruz. Yehova’nın Şahitleri hakları için mahkemelere başvururken bunu her şeyden önce pak tapınmanın hukuken tanınması ve ilerlemesi adına yapıyorlar (Filipililer 1:7’yi okuyun).

36 Yehova’ya özgürce tapınmak için mücadele veren bu kişilerden iman konusunda aldığımız dersleri asla olağan görmeyelim. Biz de aynı şekilde Yehova’nın işimizi desteklediğine ve isteğini yerine getirmemiz için bize güç verdiğine güvenerek sadık kalalım (İşa. 54:17).