İçeriğe geç

İçindekiler kısmına geç

Tüm Gerçekleri Biliyor musunuz?

Tüm Gerçekleri Biliyor musunuz?

“Dinlemeden [ya da “gerçekleri dinlemeden”] cevap vermek akılsızlık ve utançtır” (ÖZD. 18:13).

İLAHİLER: 126, 95

1, 2. (a) Hangi konuda kendimizi geliştirmeliyiz? Neden? (b) Bu makalede hangi konuyu ele alacağız?

GERÇEK Hıristiyanlar olarak, edindiğimiz bilgiyi doğru değerlendirmeyi ve doğru sonuca varmayı öğrenmeliyiz (Özd. 3:21-23; 8:4, 5). Aksi takdirde, Şeytan ve dünyası kolayca düşünüşümüzü etkileyebilir (Efes. 5:6; Kol. 2:8). Elbette, sadece gerçekleri bildiğimiz takdirde doğru bir sonuca varabiliriz. Özdeyişler 18:13 şöyle der: “Dinlemeden [ya da “gerçekleri dinlemeden”] cevap vermek akılsızlık ve utançtır.”

2 Bu makalede, gerçekleri öğrenmemize ve doğru sonuçlar çıkarmamıza engel olabilecek bazı etkenlere bakacağız. Aynı zamanda Kutsal Kitaptaki bazı ilkeleri ve olayları inceleyerek, bilgiyi nasıl doğru değerlendirebileceğimizi öğreneceğiz.

“HER SÖZE” İNANMAYIN

3. Özdeyişler 14:15’te bulunan ilkeyi neden uygulamalıyız? (Makalenin başındaki resme bakın.)

3 Bugün insanlar bilgi bombardımanı altında. İnternet siteleri, televizyon ve başka kitle iletişim araçları adeta sonu gelmeyen bilgiler sunuyor. Ayrıca, birçok kişiye iyi niyetli arkadaşlarından ve tanıdıklarından e-posta, mesaj ve haber yağıyor. Kasıtlı olarak yanlış bilgi vermek ve gerçekleri çarpıtmak çok yaygın olduğundan temkinli olmalı ve duyduklarımızı dikkatle değerlendirmeliyiz. Peki Kutsal Kitaptaki hangi ilke bize bu konuda yardım eder? Özdeyişler 14:15 şöyle der: “Deneyimsiz insan her söze inanır; sağgörülü kişi ise adımını tartarak atar.”

4. (a) Okuyacağımız şeyleri seçerken Filipililer 4:8, 9 bize nasıl yardım eder? (b) Doğru bilgiye sahip olmak neden çok önemlidir? (“ Gerçekleri Öğrenmenin Birkaç Yolu” başlıklı çerçeveye de bakın.)

4 Doğru kararlar verebilmek için gerçekleri bilmeliyiz. Dolayısıyla okuyacağımız şeyler konusunda çok dikkatli ve seçici olmalıyız (Filipililer 4:8, 9’u okuyun). Şüpheli haber sitelerine bakarak veya e-posta yoluyla yayılan, doğruluğu kanıtlanmamış haberleri okuyarak vaktimizi boşa harcamamalıyız. Özellikle de hakikate isyan edenlerin web sitelerinden uzak durmalıyız. Onların tüm amacı Tanrı’nın toplumunun imanını zayıflatmak ve gerçekleri çarpıtmaktır. Yanlış bilgiler yanlış kararlara yol açar. Yanıltıcı bilgilerin zihninizi ve yüreğinizi etkilemeyeceğini asla düşünmeyin (1. Tim. 6:20, 21).

5. İsrailoğulları hangi olumsuz haberi aldı ve bundan nasıl etkilendi?

5 Doğru olmayan bir habere inanmak felaketle sonuçlanabilir. Örneğin, Vaat Edilmiş Toprakları keşfe gönderilen 12 kişiden 10’u olumsuz haber getirdiğinde yaşananlara bakalım (Say. 13:25-33). Onların verdiği abartılı bilgiler halkı korkuttu ve cesaretlerini kırdı (Say. 14:1-4). Halk neden böyle etkilendi? Onlar belki de şöyle düşündü: “Keşfe giden adamların çoğu böyle dediğine göre bu haber doğru olmalı.” Halk güvenilir kişiler olan Yeşu ve Kaleb’in getirdiği olumlu habere kulak asmadı (Say. 14:6-10). Gerçekleri dinlemek ve Yehova’ya güvenmek yerine, olumsuz habere inanmayı seçtiler. Onlar çok büyük akılsızlık ettiler.

6. Yehova’nın toplumu hakkında tuhaf haberler duyduğumuzda neden şaşırmamalıyız?

6 Özellikle de Yehova’nın toplumuyla ilgili olumsuz haberler duyduğumuzda temkinli olmalıyız. Şeytan’ın Tanrı’nın sadık kullarına iftira attığını ve onları suçladığını asla unutmayalım (Vah. 12:10). İsa hakikate muhalefet edenlerin ‘aleyhimizde her türlü yalanı söyleyeceği’ konusunda bizi uyarmıştı (Mat. 5:11). Bu uyarıyı ciddiye alırsak Yehova’nın toplumu hakkında tuhaf haberler duyduğumuzda şok olmayacağız.

7. E-posta veya mesaj göndermeden önce neyi düşünmeliyiz?

7 Arkadaşlarınıza ve tanıdıklarınıza e-posta veya mesaj göndermeyi seven biri misiniz? Öyleyse, ilginç bir haber gördüğünüzde veya etkileyici bir tecrübe duyduğunuzda, kendinizi heyecanlı bir muhabir gibi hissedebilirsiniz. Ancak mesajı ya da e-postayı göndermeden önce şunları düşünün: “Bu haberin doğruluğundan emin miyim? Tüm gerçekleri biliyor muyum?” Dikkat etmezseniz, istemeden yanlış bir bilginin kardeşler arasında yayılmasına neden olabilirsiniz. Bilginin doğruluğundan emin değilseniz “Gönder”e değil, “Sil” tuşuna basın.

8. Bazı ülkelerde muhalifler hangi yönteme başvuruyor? Onlarla nasıl istemeden işbirliği yapabiliriz?

8 Düşünmeden e-posta ve mesaj göndermenin başka bir tehlikesi daha var. Bazı ülkelerde faaliyetimiz kısıtlanmış ya da yasaklanmış durumda. Böyle ülkelerdeki muhalifler, bizi korkutmak ya da birbirimize olan güvenimizi yıkmak için kasıtlı olarak yalan haberler yayabilir. Eski Sovyetler Birliği’nde yaşananları düşünün. KGB olarak bilinen gizli polis, önde gelen bazı kardeşlerin Yehova’nın toplumuna ihanet ettiği yönünde söylentiler yaydı. * Birçok kişi bu tür yalan haberlere inandı ve ne yazık ki Yehova’nın teşkilatından ayrıldı. Onlardan birçoğunun geri dönmesi sevindirici, ancak bazıları asla dönmedi. Onların imanı enkaza dönmüştü (1. Tim. 1:19). Böyle bir felaketten nasıl kaçınabiliriz? Olumsuz veya doğruluğundan emin olmadığınız haberleri yaymayın. Duyduğunuz her söze inanmayın. Gerçekleri bildiğinizden emin olun.

EKSİK BİLGİLER

9. Doğru bilgiye ulaşmayı zorlaştıran başka bir etken nedir?

9 Doğru sonuca varmamızı zorlaştıran başka bir etken de kısmen doğru olan ya da eksik bilgi veren haberlerdir. Bu tür haberlere güvenemezsiniz. Peki bazı doğru bilgiler içeren aldatıcı haberlere kanmaktan nasıl kaçınabiliriz? (Efes. 4:14).

10. İsrailoğulları kardeşleriyle savaşma noktasına nasıl geldi? Savaşı ne engelledi?

10 Yeşu’nun zamanında Ürdün Irmağı’nın batı yakasına yerleşen İsrailoğullarının neler yaşadığına bakalım (Yeşu 22:9-34). Onlar Ürdün Irmağı’nın doğu yakasındaki kardeşlerinin ırmak kenarında çok büyük bir sunak inşa ettiğini duydu. Haber doğruydu ama eksikti. Halk bu eksik bilgiye dayanarak kardeşlerinin Yehova’ya isyan ettiği sonucuna vardı ve onlarla savaşmak üzere toplandı (Yeşu 22:9-12’yi okuyun). Fakat saldırıya geçmeden önce, tüm gerçekleri öğrenmek için bir heyet gönderdiler. Peki işin aslı neydi? Irmağın doğu yakasındakiler bu sunağı sahte tanrılara kurban sunma amacıyla değil, bir anıt olarak yapmışlardı. Böylece ileride herkes onların da Yehova’nın sadık kulları olduğunu bilecekti. Halk eksik bilgiye dayanarak bir katliam yapmadığı için çok sevinmiş olmalı. Onlar tüm gerçekleri öğrenmeye zaman ayırdılar.

11. (a) Mefiboşet nasıl bir haksızlığa uğradı? (b) Davut bu haksızlığı yapmaktan nasıl kaçınabilirdi?

11 Bireyler olarak biz de hakkımızda yayılan, kısmen doğru ya da eksik bilgiler nedeniyle haksızlığa uğrayabiliriz. Mefiboşet’in yaşadıklarını düşünelim. Kral Davut cömertçe ve iyilikle davranıp ona dedesi Saul’un tüm topraklarını geri vermişti (2. Sam. 9:6, 7). Fakat daha sonra Davut Mefiboşet hakkında olumsuz bir haber aldı. Bu haberin doğru olup olmadığını araştırmadan Mefiboşet’in her şeyini elinden almaya karar verdi (2. Sam. 16:1-4). Davut sonradan onunla konuştuğunda hatasını anladı. Bunun üzerine Mefiboşet’e toprakların bir kısmını geri verdi (2. Sam. 19:24-29). Fakat Davut eksik bilgiye dayanarak aceleyle hareket etmek yerine biraz zaman ayırıp tüm gerçekleri öğrenseydi, böyle bir haksızlık yapmazdı.

12, 13. (a) İsa iftiraya uğradığında ne yaptı? (b) Biri bizim hakkımızda yalan söylediğinde ne yapabiliriz?

12 Peki ya iftiraya uğrarsanız? İsa ve Vaftizci Yahya böyle bir durumla karşılaştı (Matta 11:18, 19’u okuyun). İsa ne yaptı? Tüm vaktini ve enerjisini kendini savunmak için harcamadı. Tersine insanları gerçekleri görmeye teşvik etti. Yaptıklarına ve öğrettiklerine odaklanmalarını istedi. Şöyle dedi: “Hikmet kendi işleriyle haklı çıkar.”

13 İsa’dan çok önemli bir ders alabiliriz. İnsanlar bazen hakkımızda doğru olmayan şeyler söyleyebilir ya da bizi haksız yere eleştirebilirler. Bu durumda adaletin yerini bulmasını ve adımıza sürülen lekenin temizlenmesi için bir şeyler yapmayı isteyebiliriz. Aslında yapabileceğimiz bir şey var. Biri hakkımızda yalan söylediğinde, bunun doğru olmadığını yaşam tarzımızla kanıtlayabiliriz. İsa’nın bıraktığı örnekten şunu görüyoruz: Kutsal Kitap ilkeleriyle uyumlu bir yaşam sürmemiz hakkımızdaki suçlamaların asılsız olduğunu gösterebilir.

KENDİ ANLAYIŞINIZA MI GÜVENİYORSUNUZ?

14, 15. Kendi anlayışımıza güvenmek bize nasıl tuzak olabilir?

14 Gerçeklere ulaşmanın zor olabileceğini gördük. Ancak doğru sonuca varmamızı zorlaştıran başka bir etken daha var: kusurlu yapımız. Belki yıllardır Yehova’ya hizmet ediyoruz. Düşünme ve ayırt etme yeteneğimizi geliştirmiş olabiliriz. Yargı yeteneğimize başkaları da güveniyor olabilir. Peki bu bizim için tuzak olabilir mi?

15 Evet, kendi anlayışımıza güvenmemiz bir tuzak olabilir. Duygularımız ve kişisel fikirlerimiz düşünce tarzımıza hâkim olmaya başlayabilir. Bir duruma baktığımızda tüm gerçekleri bilmesek de her şeyi anladığımızı düşünebiliriz. Bu çok tehlikelidir. Kutsal Kitap bize açıkça kendi anlayışımıza dayanmamamız gerektiğini söyler (Özd. 3:5, 6; 28:26).

16. Paragrafta nasıl bir olay anlatılıyor? Tolga hemen hangi sonuca vardı?

16 Şöyle bir durum hayal edin: Tecrübeli bir ihtiyar olan Tolga bir restorandayken başka bir ihtiyar olan arkadaşı Can’ı görüyor ve gördükleri karşında şok oluyor. Can bir kadınla baş başa akşam yemeği yiyor. Tolga onların gülüp eğlendiğini ve birbirlerine sarıldığını görüyor. Bu durum onu çok rahatsız ediyor. Aklından şu gibi sorular geçiyor: “Yoksa Can eşinden boşanacak mı? Peki çocuklarına ne olacak?” Tolga bu tarz üzücü olaylara daha önce de tanık olmuştu. Siz böyle bir sahneyle karşılaşsaydınız ne düşünürdünüz?

17. Tolga sonradan neyi öğrendi? Biz bu hikâyeden ne ders alabiliriz?

17 Ama bir dakika. Can’ın eşini aldattığı sonucuna varan Tolga tüm gerçekleri biliyor muydu? Tolga o akşam Can’ı aradı. Can o kadının kız kardeşi olduğunu söyleyince Tolga rahat bir nefes aldı. Can’ın kız kardeşi şehir dışından gelmişti ve yıllardır birbirlerini görmüyorlardı. Kardeşi sadece birkaç saatliğine oradaydı, sonra yola çıkacaktı. Can’la birlikte ancak akşam yemeği yiyecek kadar vakti vardı. Can’ın karısı onlara katılamamıştı. İyi ki Tolga vardığı yanlış sonucu hiç kimseyle paylaşmadı. Bundan ne ders alabiliriz? Yehova’ya ne kadar uzun süredir hizmet ediyor olursak olalım doğru sonuca varmak için tecrübe yetmez, gerçekleri öğrenmeliyiz.

18. Bir kardeşimizle iyi geçinemiyorsak bu durum onunla ilgili düşüncelerimizi nasıl etkileyebilir?

18 Olayları doğru şekilde değerlendirmemizi zorlaştıran başka bir etken de şu olabilir: cemaatteki bir kardeşimizle iyi geçinememek. Sürekli aramızdaki farklılıklar üzerinde düşünürsek zamanla onun niyetlerinden kuşkulanmaya başlayabiliriz. Sonuçta, o kardeş hakkında olumsuz bir şey duyduğumuzda buna inanmaya hazır olabiliriz. Bundan ne öğreniyoruz? Kardeşlerimize karşı olumsuz duygular beslemek gerçeklere dayanmayan yanlış sonuçlara varmamıza yol açabilir (1. Tim. 6:4, 5). Oysa kıskançlığın yüreğimizde kök salmasına izin vermezsek olayları doğru değerlendirebiliriz. Olumsuz duyguların bizi ele geçirmesine engel olalım ve kardeşlerimizi sevmeye ve onları gönülden bağışlamaya borçlu olduğumuzu unutmayalım (Koloseliler 3:12-14’ü okuyun).

KUTSAL KİTAP İLKELERİ BİZİ KORUR

19, 20. (a) Kutsal Kitaptaki hangi ilkeler bilgiyi doğru değerlendirmemize yardım eder? (b) Gelecek makalede hangi konuyu ele alacağız?

19 Bugün gerçeklere ulaşmak ve onları doğru değerlendirmek çok zor. Neden? Çünkü edindiğimiz bilgiler genellikle kısmen doğru ya da eksik, ayrıca kusurluyuz. Peki bize ne yardım eder? Kutsal Kitaptaki ilkeleri öğrenmeli ve uygulamalıyız. Bu konudaki bir ilke şudur: Gerçekleri dinlemeden cevap vermek akılsızlık ve utançtır (Özd. 18:13). Başka bir ilke bize her şeye sorgusuz sualsiz inanmamamız gerektiğini hatırlatır (Özd. 14:15). Son olarak, Yehova’ya ne kadar uzun süredir hizmet ediyor olursak olalım kendi anlayışımıza güvenemeyiz (Özd. 3:5, 6). Evet, Kutsal Kitap ilkeleri bilgiyi değerlendirmemize, doğru sonuçlara varmamıza ve hikmetli kararlar vermemize yardım ederek bizi korur.

20 Ancak gerçekleri görmemizi zorlaştıran bir etken daha var: görünüşe bakarak yargıda bulunma eğilimi. Sonraki makalede, hangi alanlarda bu tuzağa düşebileceğimizi ve bundan nasıl kaçınabileceğimizi göreceğiz.

^ p. 8 2004 Yearbook of Jehovah’s Witnesses, sayfa 111-112’ye ve 2008 Yearbook, sayfa 133-135’e bakın.