İçeriğe geç

İçindekiler kısmına geç

İkiz Kulelerin Çöktüğü Gün

İkiz Kulelerin Çöktüğü Gün

İkiz Kulelerin Çöktüğü Gün

NEW YORK kentinde, Washington D.C.’de ve Pennsylvania’da 11 Eylül 2001 tarihinde gerçekleşen olaylar, yeryüzünde milyonlarca, belki de milyarlarca insanın zihnine silinmez bir şekilde kazındı. New York’ta Dünya Ticaret Merkezi’ne ve Washington’da Pentagon’a düzenlenen saldırılarla ilgili haberi gördüğünüz ya da işittiğiniz sırada nerede bulunuyordunuz?

Bu kadar çok mal ve mülkün ve daha önemlisi bu kadar çok yaşamın inanılmaz bir hızla yok edilmesi, insanlığın durup düşünmesine neden oldu.

Bu olaydan yaşamdaki önceliklerimiz ve seçimlerimiz hakkında neler öğrendik? Bu trajik olaylar insanoğlunun, özveri, şefkat, dayanma gücü ve cömertlik gibi bazı iyi niteliklerini nasıl öne çıkardı? Bu ve bundan sonraki makale ikinci soruyu cevaplamaya çalışacak.

Hayatta Kalanlar Yaşadıklarını Anlatıyor

New York’taki felaketin hemen ardından metro kapatıldı ve binlerce insan yaya olarak aşağı Manhattan’dan uzaklaştı; onlardan birçoğu Brooklyn ve Manhattan Köprülerini kullandı. Yehova’nın Şahitlerinin dünya merkez büroları ve matbaa binaları bu insanların hemen gözlerine çarpacak bir konumdaydı. Felaketten kaçan ve sığınacak yer arayan bazıları çok geçmeden bu binalara yöneldi.

Bir Şahidin kızı olan Alisha (sağda) ilk gelenler arasındaydı. Toz toprak içinde kalmıştı. * Şunları anlattı: “Trenle işe giderken Dünya Ticaret Merkezinden çıkan dumanı görebiliyordum. Felaket bölgesine vardığımda, her yerde cam kırıkları vardı ve sıcağı hissedebiliyordum. İnsanlar oraya buraya koşuşturuyordu ve polisler bölgeyi boşaltmaya çalışıyordu. Ortalık savaş alanı gibiydi.”

“Koşarak yakınlardaki bir binaya sığındım. Sonra ikinci uçak güney kulesine çarptığında patlamayı duydum. Manzara tarif edilemezdi, her yeri kara bulutlar kaplamıştı. Tehlike bölgesinden uzaklaşmamız söylendi. East River üzerinden Brooklyn’e giden bir feribota bindirildim. Karşı tarafa geçtiğimde yukarı baktım ve kocaman ‘WATCHTOWER’ tabelasını gördüm. İşte annemin mensup olduğu dinin merkez büroları oradaydı! Hemen büroların olduğu binaya doğru gittim. Orada emin ellerde olacağımı biliyordum. Üstümü başımı temizledim ve ana babamı aradım.”

Wendell (sağda), iki kulenin ortasındaki Marriott Hotel’de kapı görevlisiydi. Şunları anlattı: “İlk patlama olduğunda lobide görev başındaydım. Enkaz parçalarının her yana düştüğünü gördüm. Caddenin karşısına baktığımda, yerde alevler içinde bir adam yatıyordu. Hemen ceketimi ve gömleğimi çıkarıp alevleri söndürmek için koştum. Oradan geçen başka biri daha yardıma geldi. Adamın çorapları ve ayakkabıları dışında tüm giysileri yanmıştı. Sonra itfaiyeciler geldi ve tıbbi yardım için adamı götürdüler.”

“Bunun hemen ardından CBS TV haber spikerlerinden Bryant Gumbel, bir görgü tanığıyla telefon bağlantısı kurarak konuşmak istedi. Virgin Adaları’ndaki ailem televizyondan bu haber sayesinde hayatta olduğumu öğrendi.”

Dünya Finans Merkezinde çalışan, 1,95 boyunda iri yarı biri olan Donald, İkiz Kulelerle Marriott Hotel’e bakan binanın 31. katındaydı. Şunları anlattı: “Gördüklerim beni şaşkına çevirmiş ve dehşete düşürmüştü. İnsanlar kuzey kulesinin pencerelerinden düşüyor ve atlıyorlardı. Ne yaptığımı bilmez bir halde binadan tüm hızımla koşarak çıktım.”

Başka bir tecrübe de 60’larında bir anne ve 40 yaşlarındaki iki kızının yaşadıklarıydı. Ruth ve kız kardeşi Joni, anneleri Janice’le birlikte İkiz Kulelerin yakınlarındaki bir otelde kalıyorlardı. Mesleği hemşirelik olan Ruth olayı şöyle anlattı: “Duştaydım. Birdenbire annem ve kız kardeşim bağırarak duştan çıkmamı söylediler. 16’ncı kattaydık ve camdan düşen enkaz parçalarını görebiliyorduk. Annem, sanki bir yerden fırlatılmış gibi yakınlardaki çatının üzerinden uçan bir insan bedeni görmüştü.”

“Hemen giyindim ve merdivenlerden inmeye başladık. Etraftan çığlıklar işitiliyordu. Sokağa ulaştık. Patlamalar duyuyor, yanarak düşen parçalar görüyorduk. Hemen güneydeki Battery Parkı’na, Staten Island Feribotunun olduğu yere gitmemiz söylendi. Yolda, kronik astım hastası olan annemle birbirimizi kaybettik. Tüm bu kül, toz ve duman içinde nasıl hayatta kalabilirdi? Yarım saat onu aradık, fakat bulamadık. Ancak başlangıçta çok kaygılanmadık, çünkü annem kendi kendine yetebilen soğukkanlı biridir.”

“Sonunda, yürüyerek karşı tarafa geçmek üzere Brooklyn Köprüsüne yöneltildik. Köprünün Brooklyn tarafına geçip büyük ‘WATCHTOWER’ tabelasını gördüğümüzde ne kadar rahatladığımızı bir düşünün! Artık güvende olduğumuzu biliyorduk.”

“Sıcak bir şekilde karşılandık ve bize kalacak bir yer verildi. Aynı zamanda hiçbir şeyimiz olmadığından kıyafetler de verildi. Fakat annem ortada yoktu. Tüm geceyi hastanelerde onun izini bulmaya çalışarak geçirdik, fakat başaramadık. Ertesi sabah saat on bir buçuk gibi bir mesaj aldık. Annem aşağıda lobideydi. Peki ona ne olmuştu?”

Anne Janice yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Otelden hızla çıkınca yaşlı bir arkadaşımı merak ettim; o bizimle birlikte çıkamamıştı. Geri dönüp onu kendi başıma taşıyarak çıkarmak istedim. Fakat bu çok tehlikeliydi. Karışıklık içinde kızlarımdan ayrı düştüm. Ancak çok kaygılanmadım, çünkü kızlarım aklı başında kişilerdir; ayrıca Ruth işinin ehli bir hemşiredir.”

“Nereye baksam yardıma ihtiyacı olan insanlar, özellikle de çocuklar ve bebekler vardı. Elimden geldiğince insanlara yardım ettim. Kurbanların aldıkları yaraların ciddiyetine göre ayrılıp tedavi edildiği ilkyardım bölgesine gittim. Üstü başı is ve tozla kaplı polis ve itfaiyecilerin ellerini ve yüzlerini yıkayarak onlara yardım ettim. Sabaha karşı üçe kadar oradaydım. Sonra Staten Island’a giden son feribota bindim. Kızlarımın belki de oraya sığınmış olabileceklerini düşündüm. Fakat onları bulamadım.”

“Sabah olunca Manhattan’a geri dönmek için ilk feribota binmeye çalıştım, fakat kurtarma görevlisi olmadığımdan binemedim. Sonra, yardım ettiğim polislerden birini gördüm. Ona, ‘John! Manhattan’a geri dönmem gerekiyor!’ diye bağırdım. O da, ‘Tamam, gel benimle’ dedi.”

“Manhattan’a geldiğimde Marriott Hotel’e yöneldim. Belki yaşlı arkadaşıma hâlâ yardım etme olanağım vardır diye düşündüm. Maalesef yoktu! Otel harabeye dönmüştü. Şehir merkezinde hiçbir hayat belirtisi yoktu. Sadece yüzlerinden yorgunluk akan ve çok üzgün oldukları anlaşılan polisler ve itfaiyeciler vardı.”

“Brooklyn Köprüsüne doğru ilerledim. Köprünün en sonuna yaklaştığımda tanıdık bir tabelayı görebiliyordum: ‘WATCHTOWER’. Kızlarımı orada bulabileceğimi düşündüm. Gerçekten de oradaydılar ve hemen beni karşılamak için aşağıya, lobiye geldiler. Birbirimize sarılıp nasıl ağlaştık bir bilseniz!”

“Tüm o, toz, kül ve dumana rağmen bir defa bile astım krizine girmemiş olmam çok şaşırtıcı. Sürekli dua ettim, çünkü insanlara yük olmak değil, yararlı olmak istiyordum.”

“İnebileceği Bir Yer Yok!”

Yirmili yaşlarında olan Rachel isimli bir kadın şunları anlattı: “Bir uçak gürültüsü duyduğumda aşağı Manhattan’da, bizim sokakta yürüyordum. O kadar gürültülüydü ki, başımı yukarı kaldırdım. Buna inanamıyordum; besbelli alçalan devasa bir jet yolcu uçağıydı. Neden bu kadar alçaktan ve böyle hızlı uçtuğunu merak ettim. İnebileceği bir yer yoktu! Belki de pilot kontrolü kaybetmişti. Sonra bir kadının, ‘Uçak binaya çarptı!’ diye çığlık attığını duydum. Kuzey kulesinden koca bir ateş topu çıktı. Sonra kulede devasa bir kara delik gördüm.”

“Bu hayatımda gördüğüm en korkunç şeydi. Sanki gerçek değildi. Ağzım açık orada kalakaldım. Kısa bir süre sonra başka bir uçak ikinci kuleye çarptı ve sonunda iki kule de çöktü. Sinir krizi geçiriyordum. Bu kadarına dayanamazdım.”

“Gerekirse Yüzerim”

On altı yaşındaki Denise, Dünya Ticaret Merkezinin üç sokak güneyinde kalan Amerikan Borsasının yanındaki okuluna henüz ulaşmıştı. “Saat 9:00’u biraz geçiyordu. Bir şeyler olduğunu anlamıştım, ama ne olduğunu bilmiyordum. Okulun 11. katında tarih dersindeydim. Bütün öğrenciler dehşete kapılmıştı. Hoca hâlâ sınav yapmak istiyordu. Bizse oradan çıkıp eve gitmek istiyorduk.”

“İkinci uçak güney kulesine çarptığında bizim bina sallandı. Fakat biz hâlâ neler olduğunu bilmiyorduk. Birdenbire hocanın telsizinden şunu duydum: ‘İkiz Kulelere iki uçak çarptı!’ Kendi kendime, ‘Okulda durmak mantıklı değil. Bu bir terörist eylem ve sırada Borsa Binası var,’ dedim. Sonunda dışarı çıktık.”

“Battery Parkı’na doğru koştuk. Neler olduğunu görmek için çevreme baktım. Güney kulesinin çökeceğini anladım. Sonra, bunun tüm yüksek binaların çökmesine yol açacak bir domino etkisi yaratacağını düşündüm. Nefes almak için mücadele veriyordum, çünkü burnum ve boğazım kül ve tozla tıkanmıştı. East River’a doğru koştum; ‘gerekirse yüzerim!’ diye düşünüyordum. Kaçarken beni koruması için Yehova’ya dua ediyordum.”

“En sonunda beni New Jersey’e giden feribota bindirdiler. Annemin beni bulması beş saatten fazla sürdü, ama en azından güvendeydim!”

“Hayatımın Son Günü mü?”

Princeton’da (New Jersey) yaşayan 28 yaşındaki Joshua, güney kulesinin 40. katında ders veriyordu. Şunları anlattı: “Birdenbire bir bomba patladı zannettik. Sonra sarsıntılar oldu ve ‘Hayır, bu bir depremdi’ diye düşündüm. Dışarı baktığımda her şey inanılmazdı; binanın çevresinde duman ve enkaz parçaları uçuşuyordu. Sınıfa ‘Herkes eşyalarını burada bıraksın. Gidelim’ dedim.”

“Dumanla dolan merdivenlerden aşağı indik, yangın püskürteçlerinden su fışkırıyordu. Kimse telaşlı değildi. Doğru merdivenleri seçip yangınla karşılaşmamak için durmadan dua ediyordum.”

“Merdivenlerden koşarak inerken kendi kendime, ‘Bugün hayatımın son günü mü?’ diye düşündüm. Yehova’ya dua etmeye devam ettim ve farklı bir huzur duydum. O zamana kadar hiç öyle bir iç huzuru hissetmemiştim. O anı hiç unutmayacağım.”

“En sonunda binanın dışına çıktığımızda, polisler herkesi oradan uzaklaştırıyordu. Yukarı kulelere doğru baktım ve her iki binanın da delindiğini gördüm. Her şey gerçek dışıydı.”

“Sonra ürkütücü bir ses duydum; o anda sanki binlerce insan nefesini tutmuşçasına tuhaf bir sessizlik oldu. Sanki tüm New York kenti donakalmıştı. Bunun ardından çığlıklar koptu. Güney kulesi olduğu yerde çöküyordu! Kül, toz ve duman bize doğru çok güçlü bir dalga halinde geliyordu. Sanki bir filmdeki özel efektleri izliyorduk. Fakat bu gerçekti. Bulut bize yetişince, nefes almamız çok güçleşti.”

“Manhattan Köprüsüne ulaşmıştım ve oradan geri dönüp baktığımda, devasa TV anteniyle, kuzey kulesinin çöküşünü gördüm. Köprüyü geçerken, Beytel’e, Yehova’nın Şahitlerinin dünya merkez bürolarına ulaşabilmek için dua etmeye devam ediyordum. Orayı görmek hayatım boyunca beni hiç bu kadar mutlu etmemişti. Ve matbaanın duvarında, her gün binlerce insanın görebileceği büyük tabela oradaydı: ‘Tanrı’nın Sözü Olan Mukaddes Kitabı Her Gün Okuyun’! Kendi kendime, ‘Neredeyse geldin. Dayan!’ dedim.”

“Bu olaylar üzerinde düşünmek, önceliklerimi doğru sıraya koymam gerektiğini anlamama yardım etti: Gerçekten önemli olan şeyler yaşamda ilk sırada olmalı.”

“İnsanların Kuleden Atladıklarını Gördüm”

Yirmi iki yaşındaki Jessica, yakınlardaki metro istasyonundan çıktığında tüm olanları gördü. “Yukarı baktım ve kül, enkaz ve her türlü metal parçanın yere düştüğünü gördüm. İnsanlar kartlı telefonları kullanmak için sıra bekliyordu ve beklemek zorunda kaldıkları için gittikçe daha fazla kişi sinir krizi geçiriyordu. Sakin kalabilmek için dua ettim. Sonra başka bir patlama oldu. Gökten çelik ve cam parçaları yağıyordu. ‘Bu başka bir uçaktı’ diye bağıranları duydum.”

“Yukarı baktığımda gördüklerim korkunçtu; büyük dalgalar halinde duman ve alevlerin olduğu üst katlardan insanlar atlıyordu. O görüntü hâlâ gözümün önünden gitmiyor; bir adam ve bir kadın. Bir süre bir pencereye tutundular. Fakat sonra bırakmak zorunda kaldılar ve düştüler, düştüler, düştüler. Dayanılmaz bir görüntüydü.”

“En sonunda Brooklyn Köprüsüne ulaştım ve orada rahat olmadığı için ayakkabılarımı çıkarıp nehrin Brooklyn tarafına koştum. Watchtower büro binalarına girdim ve orada, sakinleşmem için hemen bana yardım edildi.”

“O gece evde 22 Ağustos 2001 tarihli Awake! dergisindeki “Travma Sonrası Stresle Mücadele” başlıklı makale dizisini okudum. Bu bilgiye ne kadar ihtiyacım vardı!”

Felaketin büyüklüğü, insanları yapabilecekleri her tür yardımı yapmak üzere harekete geçirdi. Bundan sonraki makale yaşananları bir de bu yönden ele alacak.

[Dipnot]

^ p. 7 Aslında bu kısa makalenin içerebileceğinden çok daha fazla kişiyle röportaj yapıldı. Bu kayıtlar onların katkılarıyla tamamlanıp doğrulandı.

[Sayfa 8, 9’daki şema/resimler]

(Ayrıntılı bilgi için lütfen yayına bakın)

YIKILANLAR

1 KUZEY KULESİ Dünya Ticaret Merkezi 1

2 GÜNEY KULESİ Dünya Ticaret Merkezi 2

3 MARRIOTT HOTEL Dünya Ticaret Merkezi 3

7 DÜNYA TİCARET MERKEZİ 7

AĞIR HASAR GÖRENLER

4 DÜNYA TİCARET MERKEZİ 4

5 DÜNYA TİCARET MERKEZİ 5

L ONE LIBERTY PLAZA

D DEUTSCHE BANK Liberty Cd. No 130

6 ABD GÜMRÜĞÜ Dünya Ticaret Merkezi 6

K G KUZEY VE GÜNEY YAYA KÖPRÜLERİ

KISMEN HASAR GÖREN YERLER

2F DÜNYA FİNANS MERKEZİ 2

3F DÜNYA FİNANS MERKEZİ 3

W WINTER GARDEN

[Tanıtım notu]

Tarih: 4 Ekim 2001 Aşağı Manhattan’ın 3 Boyutlu Haritası Urban Data Solutions, Inc.

[Resimler]

En üstte: İlk önce güney kulesi çöktü

Yukarıda: Bazıları sığınmak için Watchtower binalarına koştu

Sağda: Yüzlerce itfaiyeci ve kurtarma görevlisi yorulmak bilmeden Ground Zero’da çalıştı

[Tanıtım Notları]

AP Photo/Jerry Torrens

Andrea Booher/FEMA News Photo

[Sayfa 3’teki resim tanıtım notu]

AP Photo/Marty Lederhandler

[Sayfa 4’teki resim tanıtım notu]

AP Photo/Suzanne Plunkett