Olgunlaşması İçin Daha Ne Kadar Bekleyeceğiz?
Olgunlaşması İçin Daha Ne Kadar Bekleyeceğiz?
ZİYARETÇİLER neden, And Dağları’nda bulunan La Paz şehrinden yola çıkıp Altiplano’nun çorak ve ıssız arazilerinden geçerek, Comanche denen ücra bir yere gelmek için arabayla iki üç saat yol alıyorlar? Neden bazı bitkibilimciler, uçsuz bucaksız alanda küçücük kalan bu kocaman kaya çıkıntısını ziyaret etmek için dünyanın dört bir yanından kalkıp geliyorlar?
Çünkü tüm otların en muazzamı ve Andların en olağanüstü bitkisi olduğu söylenen, Puya raimondii’yi görmek istiyorlar. Eğer ilkbaharda burayı ziyarete gelirseniz, bazılarına göre gelişmesi yüz yıl süren bir çiçeğin, son derece olağanüstü gösterisini izleme şansınız olabilir.
Yüzlerce kilometrekarelik bir alanda Puya raimondii’nin bulunduğu tek yer burasıdır. Aslına bakılırsa bu nadide bitki çok az yerde yetişir ve bu yerlerin hepsi de Andlardadır. Ağaç ve çalılar gibi odunsu bir yapısı olmadığından bitkibilimciler onu otsu bitki olarak sınıflandırırlar. Fakat daha önce bu boyutlarda bir ot görmüş olamazsınız! Diken dolu sivri, ince, uzun yapraklardan oluşan dev rozeti en uzun insanın bile erişemeyeceği kadar yükseğe ulaşır. Yaprakları arasına dikkatle baktığınızda, bunun küçük kuşlar için bir ölüm tuzağı olduğunu fark edersiniz. Yapraklar arasında gittikçe daralan boşluklarda neredeyse her zaman, –belki bir atmacadan kaçarken yeşilliğe girip dikenlere saplanan– kurumuş kuş ölüleri vardır.
Herhalde bu bitkinin en çok çiçeklerini ilgi çekici bulacaksınız. Çok sayıda bitkiden oluşan bu grupta, olsa olsa sadece bir ya da iki bitkiyi çiçeklenmiş görebilirsiniz.
Bitki dünyasının bu devinin çiçek açtığını görmek gerçekten nefes kesici bir deneyimdir. Yapraklarla kaplı tabanının üstünde yükselen çiçek başağı bitki dünyasının en uzunudur. Binlerce sarı çiçekten oluşan bu başağın boyu 10 metreyi bulur, yani üç katlı bir binadan daha yüksektir. Kayalara tutunup gökyüzüne doğru uzanan Puya raimondii görkemli yalnızlığında ayakta durur.
Fakat ne yazık ki Puya raimondii yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Nedense, insanlar bu bitkiyi yakmaktan hoşlanıyorlar. Bunu yapmalarının nedeni böylesine büyük boyutlarda bir meşalenin alev alev yanmasını görmekten zevk almaları mı, ani sıcaklık düşüşlerinde ısınmak mı, yoksa koyunların, bitkinin dikenli yapraklarına takılıp ölmesinden korkmaları mı; bu tartışmaya açık bir konudur. Yine de puya, ateşe, dondurucu soğuğa, rüzgârlara, yakıcı güneşe ve toprağın azlığına rağmen dayanmıştır. O bunu nasıl yapar?
Puya raimondii, görünüşe göre diğer bitkilerin yaşayamadığı yerlerde hayatta kalmakta uzman, yaklaşık 2.000 türden oluşan geniş bir familyaya, ananasgiller familyasına aittir. Bir tanesi dışında tüm türlerin anayurdu yalnızca Amerika’dır. Puya gibi pek çoğunun da kökleri, çoğunlukla bulundukları yere iyice tutunmalarına yarar. Yapraklarında, nemi topraktan ziyade havadan emmelerini sağlayan mikroskobik pullar vardır. Ayrıca çiy düştüğünde ya da yağmur yağdığında su, sadece bitkinin değil, bol miktardaki minicik yaratıkların da ihtiyacını karşılayan merkezi haznelere damla damla akar. Puya raimondii ananasgiller familyasının en büyüğüdür.
“Andların kraliçesi” denilen bu bitkinin ilgi çeken özelliği, olgunlaşması ve çiçek açması için geçen olağanüstü uzun süredir. Ünlü bir bitkibilimci, ölü bir örneğin yaprak izlerini saydı ve bitkinin yaşını 150 yıl olarak tahmin etti. Diğerleri bu bitkilerin sadece 70 yıl yaşadığını iddia ediyor. Yöre halkı, bu bitkilerin çiçek açma dönemlerinin gelmesi için yüz yıl geçmesi gerektiğine inandığından onlara asırlık bitkiler diyorlar. İnsanlar tarafından tohumdan yetiştirilenlerin ilki, söylendiğine göre 1986 yılında California’da sadece 28 yaşındayken çiçeklendi. And Dağları’nın yükseklerinde yetişen puya’larla ilgili gerçek ne olursa olsun, olgunlaşmaları çok uzun sürer.
[Sayfa 22’deki resim]
Kocaman “Puya raimondii” nasıl oluyor da bu kadar az toprakta büyüyor?
[Sayfa 23’teki resim]
“Puya raimondii”nin binlerce çiçeği, pek çok kuşu cezbeder
[Sayfa 23’teki resim]
Bir yangından kurtulan “Puya raimondii”