İçeriğe geç

İçindekiler kısmına geç

‘Bana Neler Oluyor?’

‘Bana Neler Oluyor?’

‘Bana Neler Oluyor?’

“Sanki bir sabah kalktığımda her şey değişmiş gibiydi. Farklı bir vücudu olan bambaşka biriydim.”—Sam.

ERGENLİK dönemi nedir? Basit şekilde açıklamak gerekirse, çocuklukla yetişkinlik arasındaki evredir. Bu evrede fiziksel, duygusal ve sosyal açıdan çarpıcı değişiklikler yaşarsın. Ergenlik dönemine girmek bir bakıma heyecan vericidir. Sonuçta bu, bir yetişkin olma yolunda olduğun anlamına gelir. Diğer taraftan yaşamın bu evresinde yeni duygular ortaya çıkmaya başlar ve bunların bazıları kafa karıştırıcı, hatta korkutucu olabilir.

Ancak ergenlik döneminden korkman gerekmez. Gerçi bu evrede bir ölçüde sıkıntı çekebilirsin. Fakat ergenlik dönemi, yetişkinliğe zevkli bir geçiş yapman için harika bir fırsat da sağlar. Şimdi bunun nasıl başarılabileceğini görelim. Bunun için önce ergenlik dönemindekilerin karşılaştığı zorluklardan bazılarını inceleyeceğiz.

Ergenlik Döneminin Başlangıcı

Ergenlik döneminde vücudunda sana üreme yeteneği kazandıran değişiklikler olur. Bu sürecin tamamlanması yıllar alır ve göreceğimiz gibi sadece üreme organlarının gelişiminden fazlasını içerir.

Kızlar ergenlik dönemine genellikle 10 ila 12, erkekler ise 12 ila 14 yaşlarında girerler. Ancak bunlar sadece ortalama yaşlardır. Gençlerdeki fiziksel değişiklikleri inceleyen bir kitaba göre “her bireyin, çeşitli ergenlik değişikliklerinin ne zaman meydana geleceğini belirleyen kendine ait özel bir biyolojik saati vardır.” (The New Teenage Body Book) Kitapta devamen şöyle yazıyor: “Ergenlik dönemine giriş için normal kabul edilen zaman dilimi oldukça geniştir.” Dolayısıyla ergenlik dönemine yaşıtlarından önce veya sonra girmen sende bir sorun olduğunu göstermez.

Ergenlik ne zaman başlarsa başlasın görünüşünü, duygularını ve etrafındaki dünyaya bakış açını etkileyebilir. Şimdi yaşamın bu eşsiz evresinin ilginç fakat zor yönlerinden bazılarını ele alalım.

‘Vücuduma Neler Oluyor?’

Ergenliğin başında hormon seviyeleri yükselir; kızlarda özellikle östrojen, erkeklerde ise testosteron hormonlarında artış görülür. Bunun ardından meydana gelen ve mucize gibi görünen fiziksel değişimden kısmen hormonal değişiklikler sorumludur. Gerçekten de ergenlik dönemine girdikten sonra vücudun, küçüklüğünden beri görülen en hızlı oranda büyür.

Bu sürede üreme organların olgunlaşmaya başlar; ancak bu, fiziksel gelişimin sadece bir yönüdür. Ayrıca birdenbire boy atmaya başlayabilirsin. Buna yaygın olarak hızlı büyüme dönemi denir. Çocukken her yıl 5 santimetre kadar uzayabilirken, hızlı büyüme döneminde bunun iki katı oranda uzaman gayet normaldir.

Bu dönemde kendini fiziksel açıdan bir ölçüde biçimsiz hissedebilirsin. Böyle hissetmen doğaldır. Vücudunun farklı kısımlarının farklı oranlarda büyüyebileceğini unutma. Bu, bir derece sakarlığa yol açabilir. Ancak sabırlı ol; ömür boyu sakar olmaya mahkûm değilsin. Ergenlik dönemindeki fiziksel beceriksizlik geçicidir.

Ergenlik döneminde kızlar âdet görmeye başlar; bu, rahimdeki kirli kanın, salgıların ve dokuların her ay vücuttan atılmasıdır. * Âdet döneminde genellikle hormon seviyelerindeki düşüşün yanı sıra kramplar da yaşanır. Bunun hem fiziksel hem de duygusal etkileri olduğundan âdet döneminin başlangıcı oldukça huzursuz geçebilir. Şimdi 17 yaşında olan Teresa o günleri şöyle anımsıyor: “Aniden, tamamen yabancı olduğum bu deneyimle başa çıkmak zorunda kaldım. Ağrım oldu ve duygularım da alt üst oldu. Üstelik bu her ay oluyor!”

Âdet görmeye başladığında korkmana hiç gerek yok. Sonuçta bu, vücudunun normal şekilde işlediğinin göstergesidir. Zamanla âdet döneminin sıkıntı veren yönleriyle nasıl başa çıkacağını öğreneceksin. Örneğin bazıları düzenli egzersizin ağrılı krampları azalttığını gördüler. Ancak herkesin yapısı farklıdır. Belki sen âdet döneminde fiziksel faaliyetleri azaltmaya ciddi bir ihtiyaç duyduğunu fark edebilirsin. Vücudunu “dinlemeyi” öğren ve onun ihtiyaçlarını karşıla.

Ergenlik döneminde hem kızların hem de erkeklerin, görünüşleriyle ilgili duydukları endişe artar. Teresa şunları itiraf ediyor: “Ergenlik dönemim, başkalarının görünüşümle ilgili ne düşündüklerine gerçek anlamda dikkat etmeye ve bu konuda endişelenmeye başladığım zamandı.” Şöyle devam ediyor: “Aslında görünüşüm hâlâ çoğu zaman beni hayal kırıklığına uğratıyor. Ne saçım istediğim gibi duruyor, ne de giysilerim doğru dürüst üzerime oturuyor; tam istediğim gibi bir kıyafet bile bulamayacakmışım gibi geliyor!”

Vücudun seni başka şekillerde de şaşırtabilir. Örneğin ergenlik döneminde ter bezlerin daha çok çalışır ve bu da daha çok terlemene yol açar. Düzenli olarak banyo yapmak veya duş almak ve temiz giysiler giymek vücudunun kötü kokmasını engeller. Aynı şekilde, bir deodorant veya terlemeyi önleyici başka bir ürün kullanman da yararlı olacaktır.

Ayrıca ergenlik döneminde cildindeki yağ bezleri de daha çok çalışmaya başlar. Bu, sivilce ve aknelere yol açar. Ann adındaki bir genç kız şöyle yakınıyor: “Sanki hep tam da çok iyi görünmek istediğim zamanda sivilcem çıkıyor. Bana mı öyle geliyor, yoksa sivilceler en istenmedikleri zamanı sezebiliyorlar mı?” Akneler Teresa için de büyük bir sorun. O şöyle diyor: “Kendimi çirkin hissetmeme ve huzursuz olmama yol açıyor, çünkü insanlar bana bakarken asıl baktıkları şeyin sivilcelerim olduğunu düşünüyorum.”

Tabii erkekler de cilt problemleriyle karşılaşabilirler. Aslında bazı uzmanlar bu sorunun erkekleri kızlardan daha çok etkilediğini söylüyorlar. İster genç bir kız ister genç bir erkek ol, yüzün, boynun, omuzların, sırtın ve göğsün de dahil vücudunun yağlı bölgelerini düzenli olarak yıkamaktan yarar görebilirsin. Buna ek olarak saçını sık sık yıkamak da yağın cildine yayılmasını engelleyebilir. Ayrıca akne ve sivilceleri önlemek için yapılmış ürünler de var. Teresa şöyle diyor: “Ana babam temizleyiciler ve lokal olarak uygulanan merhemler bulmama yardım ettiler. Ayrıca çok abur cubur yemememe de yardımcı oldular. Abur cubur yemediğimde ve bol bol su içtiğimde genelde sivilcem olmuyor.”

Erkekleri etkileyen bir başka fiziksel değişiklik de sesiyle ilgili oluyor. Ses tellerin ergenlik döneminde muhtemelen kalınlaşacak ve uzayacak, bu da sesinin yavaş yavaş kalınlaşmasına yol açacaktır. Bill’in durumunda bu değişim o fark etmeden gerçekleşti. Şöyle diyor: “Sesimin değiştiğinin farkında değildim, ancak telefonda insanlar artık sesimi annemin ya da ablamın sesiyle karıştırmadıklarında bunun farkına varabildim.”

Değişme süreci geçiren bir ses bazen çatallaşabilir; diğer bir deyişle kısık bir tondan birdenbire yüksek bir tona geçebilir. Tyrone gençlik yıllarını anımsayarak şöyle diyor: “Bu en utanç verici şeydi. Ne zaman sinirlensem veya heyecanlansam sesim çatallaşırdı. Bundan duygusal olarak çok etkilenmemeye çalıştım, fakat tabii ki yapamadım.” Tyrone şunu da ekliyor: “Bir veya belki de iki yıl sonra sona erdi.” Eğer bu sana da olursa sakın umutsuzluğa kapılma! Senin de sesin kısa süre sonra daha da kalınlaşarak belli bir tona oturacaktır.

‘Neden Böyle Hissediyorum?’

Ergenlik çağındaki gençlerin çok çeşitli olumsuz duygular yaşamaları gayet normaldir. Örneğin en iyi çocukluk arkadaşlarınla aranızın yavaş yavaş açılmaya başladığını fark edebilirsin. Mutlaka aranızda ciddi bir tartışma geçmesi gerekmez. Belki de artık pek ortak noktanız yoktur. Hatta bir zamanlar rahatlamak ve güven duymak için sığındığın ana baban bile birden gözüne eski kafalı ve yaklaşılmaz görünebilir.

Tüm bunlar bir gencin kendini yalnız hissetmesine yol açabilir. Bir başvuru kaynağında şöyle yazıyor: “Bazı araştırmacılar yalnızlığın ergenlik çağında, çocukluk veya yetişkinlik döneminde olduğundan daha sık ve daha yoğun yaşandığını belirttiler.” Başkalarının tuhafına gideceğinden korkarak düşüncelerini ve duygularını kendine saklama eğiliminde olabilirsin. Veya belki de içten içe hiç kimsenin seni gerçekten bir arkadaş olarak istemeyeceğini düşünerek başkalarına ilgi göstermek konusunda isteksiz davranabilirsin.

Ergenlik dönemindeki birçok gencin kendini yalnız hissettiği dönemler olur ve aynı şey birçok yetişkin için de geçerlidir. Akılda tutulması gereken önemli bir nokta bu duyguların zamanla geçebildiğidir. * Ergenlik döneminde olduğundan, neredeyse her açıdan değişmekte olduğunu unutma. Yaşama, başkalarına ve hatta kendine bakış açın sürekli değişime uğruyor. Hatta aynada gördüğün kişi zaman zaman sana tamamen yabancı biri gibi gelebilir! Sen de 17 yaşındaki Steve gibi hissedebilirsin; o, “Kişiliğin ve bedenin hızla değişirken kendini tanıdığını söylemek çok zor,” diyor.

Yalnızlıkla başa çıkmanın en iyi yollarından biri başkalarıyla ilişki kurmaktır. Bu, yaşıtlarından oluşan arkadaş grubunun dışındaki kişileri de tanımak anlamına gelebilir. Dostça ziyaret edebileceğin senden daha büyük birileri aklına geliyor mu? Özellikle de yardıma ihtiyaçları varsa onlar için ufak tefek ev işleri yapabilir misin? Tanrı’nın Sözü olan Mukaddes Kitap genç olsun yetişkin olsun herkesi, başkalarına gösterdikleri şefkati ‘genişletmeye’ teşvik ediyor. (II. Korintoslular 6:11-13) Bunu yapmak muhteşem fırsatlara kapı açabilir.

Mukaddes Kitaptan alıntılanan yukarıdaki ayet, bazı gençlerin ergenlik döneminin zorluklarıyla başa çıkmasına yardımcı olmuş birçok ilkeden sadece bir tanesidir. Bir sonraki makaleyi okurken, yetişkinliğe doğru ilerledikçe Tanrı’nın Sözünün senin yaşamında nasıl güçlü bir etkisi olabileceği üzerinde düşün.

[Dipnotlar]

^ p. 13 Başta âdet dönemleri ayda birden daha sık veya daha seyrek olabilir. Kanamanın miktarı da değişebilir. Bu durumlardan hiçbiri seni korkutmasın. Ancak âdet düzensizliği bir veya iki yıl boyunca sürerse bir doktora gitmelisin.

^ p. 24 Eğer yalnızlığın kronikleşmişse veya sürekli intiharı düşünüyorsan mutlaka yardım istemelisin. Ana babanla veya içini açabileceğin olgun bir yetişkinle gecikmeden konuş.

[Sayfa 6’daki çerçeve]

Ana Babalar Kusursuz Değil

“Küçük bir çocukken ana babamın kusursuz olduğunu düşünürdüm. Genç bir kız olduğumda ise açıkçası gözüme daha az zeki görünmeye başladılar. Demek istediğim, ana babamın kusursuz olmadığını fark ettim ve bu beni huzursuz etti. Ne yazık ki bunu fark etmem onların düşünüş tarzını ve kararlarını sorgulamama yol açtı. Fakat acı tecrübelerle öğrendiğim dersler sayesinde onlara yeniden tam bir saygı duymaya başladım. Hayır, onlar kusursuz değiller, fakat çoğu kez haklılar. Ayrıca haklı olmasalar bile yine de onlar benim ana babam. Giderek daha sıkı arkadaş oluyoruz; sanırım birçok çocuk ve ana baba için de çoğu kez durum aynı.”—Teresa, 17.

[Sayfa 7’deki resim]

Birçok genç, kendinden büyük kişilerle yakın arkadaşlık bağları kurdu