İçeriğe geç

İçindekiler kısmına geç

Bal Karıncaları Çöldeki Lezzet

Bal Karıncaları Çöldeki Lezzet

Bal Karıncaları Çöldeki Lezzet

ABORJİN dostumuz Yuminiya çölün gizli hazinelerinden birini bizimle paylaşmak istedi. Bizi Avustralya’nın orta kesimindeki Alice Springs kentinin kuzeyinde bulunan bir bozkıra götürdü. Orada kumlu zemini dikkatle incelemeye başladı. Sonunda bir akasya türü olan mulga ağacının altında, bizi tatlı bir sürprize götürecek minik canlıları gördü: Bal karıncaları!

Arkadaşımız, karınca deliğinin olduğu yere gidip toprağı hızlıca kazmaya başladı. Kısa sürede 1 metreden daha derin, içinde bir insanın oturabileceği genişlikte bir çukur kazdı. Çukurdan bize şöyle seslendi: “Her mevsim bu şekilde bal karıncası arayabilirsiniz. Ama kışın aramak daha iyi, çünkü yazın çok sıcak oluyor!” Sonra, açtığı çukurda ortaya çıkan karınca tünellerine tek tek bakmaya başladı. “Hangisini takip edeceğinizi iyi bilmelisiniz” dedi.

Yuminiya yılların verdiği tecrübeyle yuvayı kısa sürede buldu. Yuvada bal taşıyan en az 20 tane karınca vardı. Üzüm büyüklüğündeki karınları kehribar sarısı renginde bir sıvıyla doluydu. Bu küçük böcekler tavana asılı duruyor ve şiş karınları yüzünden hareket edemiyordu. Yuminiya birkaç dakika içinde farklı odalardan 100’den fazla karınca topladı. Bize şöyle dedi: “İşte bu karıncaların balı, bizim en tatlı geleneksel yiyeceklerimizden biridir.”

Canlı Bal Fıçıları

Bal karıncaları, şimdiye dek keşfedilen 10.000’den fazla karınca türü arasında en sıra dışı olanlarından biridir. Arılar ürettikleri balı petekte depolarken, bu karıncalar elde ettikleri balözünü bal taşıyıcı işçi karıncaların vücudunda depolar. Yuvanın dışında yeterince yiyecek bulunmadığı zamanlarda, kolonideki diğer karıncalar bu canlı “bal fıçılarında” biriktirilen besinden yararlanır.

Bir karınca bal taşıyıcı karıncadan bal alacağı ya da ona bal vereceği zaman, antenleriyle bal taşıyıcı karıncanın antenlerine dokunarak doğru sinyali iletir. Bunun üzerine bal taşıyıcı ağzını açar ve dört kapakçıktan oluşan özel mide kapağı devreye girer. Bu kapak, “fıçıya” giren ve çıkan balın akışını kontrol eder. Birkaç ay süren ömrü boyunca, bal taşıyıcı karıncanın karnının defalarca dolup boşaldığı gözlemlenmiştir.

Bal taşıyıcı karıncalar genelde hareketsiz ama güvenli bir yaşam sürerler. Karanlık yeraltı dünyaları onları kuraklık, sıcaklık ve avcılardan korur. Ayrıca özel bir salgı bezinden salgıladıkları antibiyotik içeren bir sıvıyı tüm vücutlarına sürerek toprağın altındaki bakteri ve mantarlardan da korunmuş olurlar.

Peki “bal” nereden geliyor? Deyim yerindeyse “besin zincirinin” ilk halkası, akasya ağacının özsuyu ile balözüdür. Yaprakbiti denen ufacık böcekler bu sıvıyla beslenir. İşçi karıncalar da onları “sağarak”, fazladan ürettikleri şekerli sıvının bir kısmını alırlar. Karıncalar ağaçtan da balözü toplar. Sonra tüm bu sıvıları bal taşıyıcı karıncalara yedirirler. Hiç hareket etmeyen bal taşıyıcılarının fazla besin ihtiyaçları olmadığından, onlara verilen şekerli sıvıların büyük kısmı “bal bankasına” yatırılmış olur.

Acaba bu durumda yaprakbiti mağdur mudur? Hayır, aslında o da yarar görür. Öncelikle karıncalar ağaçtaki tüm balözünü almaz, böylece yaprakbitlerine bol miktarda balözü kalır. Ayrıca karıncalar onları parazitlerden ve böcek yiyen canlılardan korur. Mutualizm adı verilen bu ortakyaşamdan iki taraf da kârlı çıkar!

“Git karıncaya bak; neler yaptığını gör de hikmet kazan. Başında bir komutan, görevli ya da yönetici yokken, yiyeceğini yazdan hazır eder, hasat vaktinde erzağını toplar” (Özdeyişler 6:6-8). Kutsal Kitaptaki bu sözler ne kadar da doğru! Karıncaların çalışkanlığını, aralarındaki harika düzeni ve işbirliğini görünce etkilenmemek elde değil. Bu dayanıklı çöl sakinlerinin elverişsiz şartlara rağmen ürettiği nadide tatlıya hayran kaldık.

[Sayfa 11’deki resim]

Bal karıncasının şişkin karnı tatlı balözüyle doludur

[Sayfa 11’deki resim tanıtım notları]

10 ve 11. sayfalar, üstte: M Gillam/​photographersdirect.com; 11. sayfa: © Wayne Lynch/​age fotostock