AİLE MUTLULUĞUNUN SIRLARI
Engelli Bir Çocuğunuz Varsa
HAKAN: * “Oğlumuz Semih, Down sendromlu. Onun hastalığı bizi fiziksel, zihinsel ve duygusal açıdan tüketiyor. Sağlıklı bir çocuğa bakmak için harcadığınız enerjiyi düşünün ve bunu yüzle çarpın. Bu durum bazen evliliğimizi olumsuz etkiliyor.”
MELTEM: “Semih’e en basit şeyleri öğretmek için bile kararlı ve inanılmaz sabırlı olmak gerekiyor. Çok yorgun olduğumda eşim Hakan’a kolayca sinirlenebiliyorum. Bazen anlaşmazlığa düşüyoruz ve tartışmaya başlıyoruz.”
Çocuğunuzun doğduğu günü hatırlıyor musunuz? Kuşkusuz onu kollarınıza almak için sabırsızlanıyordunuz. Çocuklarının hasta ya da engelli olduğunu öğrenen Hakan ve Meltem gibi çiftler ise endişeyle karışık bir mutluluk yaşıyor.
Engelli bir çocuğunuz mu var? O halde bu durumla nasıl başa çıkabileceğinizi bilemiyor olabilirsiniz. Umutsuzluğa kapılmayın. Sizinle aynı durumda olan birçok anne baba benzer sorunların üstesinden gelmeyi başardı. Şimdi, karşılaşabileceğiniz üç zorluğa ve Kutsal Kitaptaki hikmetli sözlerin size nasıl yardımcı olabileceğine bakalım.
1. ZORLUK: TEŞHİSİ KABULLENMEKTE ZORLANIYORSUNUZ.
Pek çok anne baba, çocuğunun hasta olduğunu öğrendiğinde altüst oluyor. Meksika’da yaşayan Juliana “Doktorlar oğlumuz Santiago’nun beyin felci geçirdiğini söylediğinde buna inanamadım” diyor. “Sanki dünya başıma yıkılmıştı.” Bazıları da İtalyan bir anne olan Villana gibi hissedebilir. O şöyle diyor: “Benim yaşımda bir kadın için riskli olduğunu bilmeme rağmen çocuk sahibi olmak istedim. Şimdi oğlum Down sendromlu ve hastalığından dolayı sorunlar yaşadığında kendimi suçlu hissediyorum.”
Çaresizlik ve suçluluk hissedebilirsiniz, fakat unutmayın ki bu tepkiler normaldir. Tanrı’nın amacı insanların hastalanması değildi (Başlangıç 1:27, 28). O, anne babaları doğal olmayan bir şeyi kolayca kabul edecek şekilde yaratmadı. Bir anlamda, çocuğunuzun kaybolan sağlığı için “yas tutmaya” ihtiyacınız olabilir. Duygularınızın üstesinden gelmeniz ve yeni durumunuza alışmanız zaman alacaktır.
Peki çocuğunuzun hastalığından kendinizi sorumlu tutuyorsanız ne olacak? Unutmayın ki hiç kimse kalıtımın, çevresel koşulların ve başka etkenlerin bir çocuğun sağlığını nasıl etkilediğini tam olarak bilmiyor. Öte yandan eşinizi suçlama eğiliminde de olabilirsiniz. Bu eğilime karşı koyun. Eşinizle işbirliği yapıp çocuğunuzla ilgilenmeye odaklanmanız daha iyi olacaktır (Vaiz 4:9, 10).
ÖNERİ: Çocuğunuzun durumu hakkında bilgi edinin. Kutsal Kitap “Bir ev hikmetle kurulur, anlayışla pekiştirilir” der (Özdeyişler 24:3).
Bu konuda uzman doktorlardan ve güvenilir yayınlardan çok şey öğrenebilirsiniz. Çocuğunuzun durumu hakkında bilgi edinme süreci, yeni bir dil öğrenip bu dilde ustalaşmaya benzetilebilir. Başlarda bu zor olsa da öğrenebilirsiniz.
Makalenin başında sözü edilen Hakan ve Meltem, doktorlarından ve oğullarının durumu konusunda uzmanlaşmış bir kuruluştan bilgi aldı. Şöyle söylüyorlar: “Bu, sadece karşılaşabileceğimiz problemleri anlamamızı sağlamakla kalmadı, Down sendromlu oğlumuzun yapabileceklerini öğrenmemize de yardım etti. Oğlumuzun birçok açıdan normal bir hayat sürebileceğini anladık. Bu bizi çok rahatlattı.”
DENEYİN: Çocuğunuzun yapabildiği şeylere yoğunlaşın. Ailece yapabileceğiniz faaliyetler düzenleyin. Çocuğunuz küçük bir “zafer” kazandığında bile onu hemen övün ve sevincini paylaşın.
2. ZORLUK: KENDİNİZİ TÜKENMİŞ VE DUYGUSAL AÇIDAN YALNIZ HİSSEDİYORSUNUZ.
Hasta olan çocuğunuzla ilgilenirken bunun tüm enerjinizi tükettiğini hissedebilirsiniz. Yeni Zelanda’da yaşayan Jenney adlı bir anne şöyle diyor: “Oğluma spina bifida [yarık omurga] teşhisi konduktan sonraki birkaç yıl, evde günlük işlerin dışında bir şey yapmaya çalışırsam çok bitkin ve ağlamaklı oluyordum.”
Başka bir zorluk da kendinizi yalnız hissetmeniz olabilir. Berk’in oğlunda kaslarda güçsüzlüğe yol açan kas distrofisi ve otistik bozukluklardan biri olan Asperger sendromu var. Berk “Pek çok insan nasıl bir hayatımız olduğunu asla gerçekten anlayamaz” diyor. Belki biriyle konuşmayı özlüyorsunuz. Ama arkadaşlarınızın çoğunun sağlıklı çocukları var. Bu yüzden onlara açılmak istemiyorsunuz.
ÖNERİ: Yardım isteyin. Ve biri yardım etmeyi teklif ettiğinde kabul edin. Daha önce sözü edilen Juliana “Bazen eşim de ben de yardım istemekten çekiniyoruz” diyor. Ancak şunu da ekliyor: “Kendi kendimize yetemeyeceğimizi öğrendik. Başkaları bize yardım ettiğinde kendimizi o kadar yalnız hissetmiyoruz.” Yakın bir arkadaşınız ya da ailenizden biri, sosyal bir buluşma ya da bir toplantıda çocuğunuzun yanında oturmayı teklif ederse memnuniyetle kabul edin. Kutsal Kitaptaki bir özdeyiş şöyle der: “Gerçek dost her zaman sever; o, sıkıntılı günler için doğmuş kardeştir” (Özdeyişler 17:17).
Kendi sağlığınıza dikkat edin. Bir ambulans hastaneye hasta taşımaya devam edebilmek için boşalan deposunu düzenli olarak yakıtla doldurmalıdır. Aynı şekilde siz de çocuğunuzun hak ettiği bakımı sağlamaya devam edebilmek için dengeli beslenerek, egzersiz yaparak ve dinlenerek, tükenen enerjinizi yeniden kazanmalısınız. Sakat bir oğlu olan Emre şöyle diyor: “Oğlum yürüyemiyor, bu yüzden iyi beslenmem gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta onun yürümesini sağlayan benim. Benim ayaklarım onun ayakları!”
Peki kendi sağlığınızla ilgilenmek için nasıl vakit bulabilirsiniz? Bazı anne babalar çocuklarıyla nöbetleşe ilgileniyor. Böylece eşlerden biri dinlenebiliyor ya da başka kişisel ihtiyaçlarıyla ilgilenebiliyor. Vakit kazanmak için, çok önemli olmayan faaliyetleri ikinci plana atmanız gerekecek. Bir denge kurmak zor olabilir, ancak Hindistan’da yaşayan Mayuri adlı bir annenin dediği gibi “Er geç bir düzen oturtuyorsunuz.”
Güvenilir bir arkadaşınızla konuşun. Çocukları hasta olmayan arkadaşlarınız bile sizi dinleyerek duygudaşlık gösterebilir. Ayrıca Yaratıcımız Yehova Tanrı’ya dua edebilirsiniz. Dua etmenin gerçekten faydası olur mu? İki çocuğunda kistik fibroz hastalığı olan Yazmin şunu kabul ediyor: “Bazı anlar öylesine baskı hissediyordum ki boğuluyormuş gibi oluyordum.” Fakat sonra şunları söylüyor: “Yehova’ya bana sakinlik ve güç vermesi için dua ediyorum. O zaman devam edebileceğimi hissediyorum” (Mezmur 145:18).
DENEYİN: Neler yediğinizi, ne zaman egzersiz yaptığınızı ve ne kadar uyuduğunuzu gözden geçirin. Çok önemli olmayan işlere ayırdığınız zamandan nasıl kısabileceğinizi tespit edin, böylece sağlığınızla ilgilenmek için vaktiniz olur. Gerektiğinde programınızda ayarlamalar yapın.
3. ZORLUK: HASTA ÇOCUĞUNUZA AİLENİN DİĞER FERTLERİNDEN DAHA ÇOK İLGİ GÖSTERİYORSUNUZ.
Bir çocuğun hastalığı ailenin yediklerini, gittiği yerleri ve anne babanın her çocukla geçirdiği vakti etkileyebilir. Sonuç olarak diğer çocuklar ihmal edildiklerini düşünebilirler. Dahası anne baba, hasta çocuklarıyla ilgilenmekle o kadar meşgul olabilir ki, bundan evlilikleri olumsuz etkilenebilir. Liberya’da yaşayan Lionel adlı baba şöyle diyor: “Bazen eşim neredeyse bütün yükün kendi omuzlarında olduğunu ve oğlumuzla hiç ilgilenmediğimi söylüyor. O zaman bana saygısızlık ettiğini düşünüyorum ve bazen kırıcı şekilde karşılık veriyorum.”
ÖNERİ: Tüm çocuklarınızın onlarla ilgilendiğinizi hissetmesi için hoşlandıkları aktiviteler planlayın. Daha önce sözünü ettiğimiz Jenney “Zaman zaman en büyük oğlumuz için özel şeyler yapıyoruz, bu en sevdiği restorana gitmek gibi basit bir şey bile olabiliyor” diyor.
Evliliğinizi korumak için eşinizle konuşun ve birlikte dua edin. Hindistan’da yaşayan Aseem’in nöbet geçiren hasta bir oğlu var. O şöyle diyor: “Bazen karım da ben de çok gergin ve bezmiş oluyoruz, ama birlikte oturup konuşmaya ve dua etmeye özen gösteriyoruz. Her sabah çocuklarımız uyanmadan önce birlikte Kutsal Kitaptan bir ayet okuyup üzerinde konuşuyoruz.” Bazı çiftler de uyumadan önce sohbet ediyor. Özel sohbetleriniz ve samimi dualarınız yoğun bir stres yaşadığınız dönemlerde evliliğinizi güçlendirecek (Özdeyişler 15:22). Bir çift “Hayatımızın en tatlı anlarını, en zor günlerimizde yaşadık” diyor.
DENEYİN: Diğer çocuklarınız hasta çocuğunuz için bir şey yaparsa onları övün. Çocuklarınıza ve eşinize her zaman sevginizi ve takdirinizi ifade edin.
OLUMLU OLUN
Kutsal Kitap yakında Yaratıcımızın genç yaşlı herkesin başına bela olan bütün hastalıkları ve engelleri ortadan kaldıracağını söyler (Vahiy 21:3, 4). O gün geldiğinde “Hiç kimse ‘Hastayım’ demeyecek” * (İşaya 33:24).
O gün gelene kadar, engelli çocuğu olan anne babalar olarak güzel sonuçlar elde edebilirsiniz. Başta sözü edilen Hakan ve Meltem “Her şey kötüye gidiyormuş gibi göründüğünde umutsuzluğa kapılmayın” diyor. “Çocuğunuzun harika yönlerine odaklanın, çünkü onun pek çok harika yönü var.”
^ p. 3 Bu makaledeki isimler değiştirilmiştir.
^ p. 29 Kutsal Kitabın kusursuz bir sağlığa kavuşmamızla ilgili verdiği vaat hakkında daha fazla bilgi almak için Yehova’nın Şahitleri tarafından yayımlanan Kutsal Kitap Aslında Ne Öğretiyor? kitabının 3. bölümüne bakın.
KENDİNİZE SORUN . . .
Fiziksel, duygusal ve ruhi sağlığımı olabildiğince güçlü tutmak için ne yapıyorum?
Diğer çocuklarımı yardım ettikleri için en son ne zaman övdüm?