İçeriğe geç

İçindekiler kısmına geç

Giriş

Giriş

Afrika’da yaşayan Dauda, başından geçen bir olayı şöyle anlattı: “Küçük bir köyde büyüdüm. Çocukken bir keresinde ailemle başka bir aile arasında bir toprak kavgası yaşandı. İki taraf da o toprağın kendilerine ait olduğunu iddia ediyordu. Sorunu çözmek için bir şifacı çağırdılar. Bu şifacı başka bir adamın eline bir ayna verdi ve onun üzerini beyaz bir örtüyle örttü. Kısa süre içinde örtünün altındaki adam titremeye ve terlemeye başladı. Sonra aynaya bakarak şöyle dedi: ‘Beyazlar giymiş yaşlı bir adam görüyorum. Bana doğru yaklaşıyor. Uzun boylu ve ak sakallı. Biraz kambur duruyor.’

Dedemi anlatıyordu! Sözleri bitince kendini kaybedip şöyle bağırdı: ‘Eğer söylediklerime inanmıyorsanız gelin kendiniz bakın!’ Tabii hiçbirimizin bunu yapmaya cesareti yoktu. Bunun üzerine şifacı, elinde tuttuğu şifalı sudan alıp adamın üzerine serperek onu sakinleştirdi.

Ardından dedem, adam aracılığıyla toprağın bizim aileye ait olduğunu söyledi. Babaanneme de ‘Çekinmeden toprağı ekip biç’ dedi. Diğer aile de bunu kabul etti. Mesele böylece halloldu.”

Bazı yerlerde böyle olaylar yaşanıyor. Dünya çapında milyonlarca kişi, insanlar öldükten sonra ruhlarının başka bir âlemde yaşamaya devam ettiğine inanıyor. Onlara göre bu ruhlar insanları izleyebiliyor ve yaşamlarını etkileyebiliyor. Peki bu doğru mu? Öldükten sonra ruhumuz yaşamaya devam ediyor mu? Öyle değilse ölülerle konuştuğunu sananlar aslında kimlerle konuşuyor? Bu soruların cevaplarını bilmek çok önemli.